Zarrab Neyi İtiraf Edebilir Ki?

HABER-YORUM | ERMAN YALAZ

Türkiye’deki yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının bir numarası Reza Zarrab (Rıza Sarraf) Amerika’daki davada itirafçı oldu. Bir buçuk aydır, mahkemeye ne avukatı ne kendisi savunma yapıyor. ABD basınında yazılanlardan sonra Türkiye Dışişleri Bakanlığı panik vaziyette iki kez nota verdi. İktidar ‘Bir Türk vatandaşına sahip çıkıyoruz’ ezberini tekrarlıyor her sorulduğunda. Kimi Reza’ya hain diyor, kimi bizi bağlamaz diyor.

Bu arada 17 Aralık dosyasının kahramanları piyasada yok. Sıvışmayı beceremediği için ilk açığa çıkan Egemen Bağış oldu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlığına geçiyormuş. Yani Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlunun gemilerini offshore cenneti adalara geçirip vergi kaçırması gibi bir şey. Kayıt dışına çıkıyor. Amerika, İnterpol, FBI, CIA bir şey yapmaya kalkmasın diye tedbir alıyor.

Dün 17  Aralık cemaat darbesi başlıkları atan yandaş medya şimdi ‘17 Aralık’ı 2010’dan itibaren Amerika tezgahladı’ manşetleri atıyor. Yalan söylüyor, yalan yazıyorlar. Kendilerini yalanlıyorlar. Hırsızlığı tescilliyorlar. Korktukları ne ki? Hem yüksek  sesle bağırıyorlar; ‘Türkiye’ye komplo kuruluyor, hukuki değildir’ vs. diye, hem de korkuyorlar. Amerika Türkiye arasında mekik dokuyan Binali Yıldırım’lar Bekir Bozdağ’lar, Mevlüt Çavuşoğlu’lar da bir telaş. Türkiye ile İran arasındaki her şey ulusal hukuka uygun diyorlar.
İRAN’LA ARAMIZDAKİ İŞ Mİ?
FBI tapeleri doğrulamış. Ama Bekir Bozdağ, “Ortada delil yoktur. Türkiye’nin aleyhinde itiraflarda bulunmaya daha doğrusu beyanda bulunmaya zorluyorlar. Reza Zarrab davasında söylenen delilleri ne zaman, nasıl elde ettiniz? Aslı mı var, orjinali mi? Bunların oluşmasında katkınız var mı? FBI ajanı bu tapelerin doğruluğuna nasıl hükmetti? 15 Temmuz’da ya da başka zamanlarda başarılamayanlar şimdi bir kumpasla yapılmaya çalışılıyor” diye haykırıyor.
Aslında bu çıkışlar, feveranlar tek gerçeği ortaya koyuyor: Herkes bal gibi suçu, suçluyu, suçluları, delilleri biliyor. Ama ‘Bu bizim İran ile aramızdaki hukuktur, kim karışır’ diyorlar.
ZARRAB BİLGİLERİNİ TAZELEYELİM
Peki Zarrab neyi itiraf edebilir ki? Önce bilinenleri hatırlatalım. Zarrab, Türkiye’de bir ‘suç örgütü lideri’ olarak yargılanmaya başladı, ancak Erdoğan eliyle kurtarıldı. Suçları, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak, rüşvet vermek- almak,  resmi ve özel belgede sahtecilik, gümrük kanununa muhalefet, fuhşa aracılık” olarak sıralandı. Dört bakanla,-Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar- doğrudan ilişkileri tespit edildi. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ile oğlu Barış Güler; dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile oğlu Salih Kaan Çağlayan üzerinden ilişki kurmuş. Egemen Bağış ile Zarrab’ı Çağlayan tanıştırmış, ikili sonradan aracısız görüşmüş.

Bakan Güler, Zarrab’dan rüşvet olarak 12 milyon lira almış. Bakan Çağlayan ve oğlu Salih Kaan Çağlayan Ekonomi Bakanlığı özel kaleminden iki ismi Zarrab’a tahsis etmiş, işlerini çözmek için 14 milyon lira almışlar. Parayı baba-oğul paylaşmışlar Çağlayan sonrasında da durmamış rüşvet , mücevher ve lüks saatler almaya devam etmiş. Saatler için 200 bin Euro ve 5 milyon 426 bin 761 dolar para Reza Zarrab tarafından Çağlayan’a ödenmiş.
Zarrab meşhur motosikletli kurye görüntüleriyle suç üstü yapıldığında olduğu gibi Bağış’a 3 defada 500’er bin dolar olmak üzere toplamda 1,5 milyon dolar rüşvet vermiş. Bir de  işin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ayağı var. Aslan’a 29 Mart 2013’te verilen 2.5 milyon dolar rüşvet, teknik ve fiziki takiple delillendirilmiş. Aslan da Çağlayan gibi doymak bilmemiş; 14 kez 500’er bin dolar daha vermiş Zarrab.
Çağlayan’ın dosyasında 106 milyon lira rüşvet gözüküyordu malum. Bir de Excel tablolarında, ‘cash to cag’ notlarıyla birlikte ‘cash to yukarı’ notu hatırdadır. Kimse bu ‘yukarı’ artık!?
DARBE DEYİP ÜSTÜNÜ KAPATTILAR DA
Bakanlar Zarrab’ın suçlarını görmezden gelmiş, işlerini kolaylaştırmış, hayali ihracatla altın, emtia ticareti yapılmış, bürokratlar çanak tutmuş. Koca koca bakanlar bu işe girmiş, kimse vergi, algı dememiş. Herkes aldığı rüşvete bakmış, yan gelip yatmış. Sonuç? Suç üstü bunca delile rağmen ‘17 Aralık bir darbedir’ deyip üstünü örttüler.
Bağıranlar kısaca sıraladığımız bu kısımlar için bağırmıyor. O dosyanın mali kalınlığı 87 milyar Euro idi, kamuoyuna yansıyan haliyle. Bence yine bunun için bağırmıyorlar. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları zaten ayan beyan ortada. 3-4 seçimde malum Türkiye seçmeni Erdoğan’ı sandıkta akladı. Bence Zarrab’ın anlatacağı başka suçlar işlendi. Hem de 17 Aralık sonrasında. Yani biz boşu boşuna yorulmayalım. Mevzu Türk polisinin dört bakanı, üç oğlunu suç üstü yaptığının ötesinde. Yoksa niye ‘delil yok’ diye bağırsınlar. Bal gibi var. Delil yok diye bağırdıklarına göre bilmediğimiz yeni suçlar var. Zarrab, 17 Aralık’ın öncesinin de, dosyanın kapatılmasının ve 17 Aralık sonrası kurulan sistemin de yine mihengindeydi. AK akçeyi seven zevat, tatlı parayı, kurulmuş düzeni terk etmedi. Süren suçlar var. Ya da oldu.
Zarrab, İran ayağında Ahmedinecat’ı temsil ediyordu. İran devleti Ahmedinecat’tan (Tahran eski belediye başkanı idi o da) kurtuldu. Ama hemen akabinde Zarrab ve Babek Zencani dosyalarının takibine çıktı. Hatırlayın o dönemde Hürriyet’e manşet olan bir meşhur İran ziyareti vardı. Zarrab- AKP, dört bakan ve Erdoğan ilişkisi sadece ABD, Türkiye değil. İran ayağıyla da çok konuşulacak yenilikleri barındırıyor. Zarrab ve bizim uyanık bakanlar muhtemelen İran’a da iyi bir kazık attılar. Çok değil, önümüzdeki haftadan itibaren bunların da bir kısmını öğrenmeye başlayacağız. Biraz sabır.
(TR724)