Yatırımcıların Akıl Hocası Jcr: Türkiye’de Seri Iflaslar Olabilir

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Türkiye’de ekonominin ne kadar derin bir buhranın içine sürüklendiğini görmek için uzun tahlile ihtiyaç yok. Saray ve hükûmet sözcülerinin tutundukları dalların ne kadar çürük olduğu ekonominin uçurumun kenarına geldiğini gayet iyi anlatıyor.
Neymiş efendim! ABD Doları 3,80 TL’nin altına gerilemiş, kurda çok güzel gelişmeler olacakmış, kimse TL ile oyun oynayamazmış, coşkun bir ekonomimiz varmış… O Türk Lirası ki Ekim ayında yüzde 10 eridi. Hazine’nin borçlanma faizi yüzde 13’e doğru son sürat ilerliyor. Bunlar mühim değilmiş. Dolar şimdiden gerilemeye başlamış.
DOLAR YENİ ZİRVE İÇİN SOLUKLANIYOR
Oysa bu kaçıncı tekrar. Anlayan, duyan, kale alan yok. Dolar 3,80 seviyesinin altında bir müddet soluklanacak. Tıpkı hâl-i hazır seviyelere gelirken konakladığı diğer seviyeler gibi 3,80 TL altı da muvakkat istasyonlarda biri olacak. ‘İki ileri-bir geri, nam-ı diğer Mehter yürüyüşü’ teşbihi belki de Türkiye’de efsunlanmış milyonlara daha anlaşılır gelecektir.
Türkiye’yi idare edenlerin aymazlığı bitene dek doların Mehter yürüyüşü devam edecek.
Geçen ay 3,40’tan aldıkları yeşil banknotların son tırmanışta bıraktığı yüksek kârı hazmedecek paranın baronları. Hazım müddeti kadar mola verdiler. Akabinde küçük bir bahane ile 4 TL’ye doğru kanatlanacaklar.
AB DE VİZE YASAĞI GETİRİRSE
Boyundan büyük sözler sarf etmeyi huy edinmiş devletlûnun gözüne kestirdiği biri ya da birilerine kürsüden haddini bildirmesi ile patlak veren yeni bir kriz can çekişen ekonomiye indirilen son darbe olacaktır. Avrupa Birliği’nin (AB), Schengen vizesinde bazı tahditlere gittiği konuşuluyor ki bu tavır resmiyet kazanırsa ABD ile devam eden vize krizini tuzu biberi olur. Türkiye hem ABD hem de AB mahreçli fiilî ambargonun altından kalkamaz.
Görünen o ki şahsî ikballeri uğruna toz pembe tablolar çizenler doların mehter yürüyüşüne mâni olacak tedbirleri almak bir tarafa gemide yeni delikler açıyor. Bir gecede 12 kuruş zam gelen benzinin litresi 5,50 lira oldu. Motorin ise 18 kuruş zamlanarak 4,96 TL’ye tırmandı. Dolardaki artış evvela akaryakıtta hissedilir. Zam fitili ateşlendiğine göre enflasyon yüzde 16-17’yi bulabilir.
ARALIK AYI ZOR GEÇECEK
Avrupa Merkez Bankası’nın vanayı kısmak için son 30 gün diyeceği ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) yine faiz artıracağı Aralık ayında TL’de kayıplar hızlanabilir. Türkiye’de piyasa, Borsa İstanbul vitrinine yerleştirilen renkli balonlarla oyalana dursun yatırımcıların akıl hocası Japan Credit Rating Eurasia (JCR) Başkanı Orhan Ökmen, ekonominin daha da kötüye gidebileceğini belirtiyor.
Ökmen’e göre mevcut faiz seviyesi fiyat davranışlarında yaşanan bozulmaya mâni olamayacak kadar düşük seviyede. Faiz oranlarının artırılmasının kaçınılmaz olduğunu belirten Ökmen, “Yeni döviz talepleri karşısında ekonomiyi savunma gücü düşüktür. Ekonominin canlanması ve yatırımların artması için genel faiz seviyelerinin düşürülmesi çalışmak yerine, yatırımcı güvenini artırıcı, temel alanlarda hukuksal ilerlemeler öncelikli hedef haline getirilmeli ve bir an önce OHAL bitirilmelidir.” tespitinde bulunuyor.
Bu açıklama yakında başka not indirimleri gelebileceğinin işareti olabilir. Zaten TL’de kayıp devam eder, Gelişmekte Olan Piyasalar’dan para çıkışı hızlanırsa, S&P ve Moody’s gibi akıl hocaları çöp seviyesindeki kredi notumuzu daha da kırabileceği konuşuluyordu.
Türkiye için ‘kral çıplak’ diyen JCR’ın o açıklamasından satır başları:
1) Mali disiplini zorlayan teşviklere ve kredi genişlemesine dayalı olan büyüme performansının, maliyetli ve kısa vadeli harcamalara dayandırılmış olması, büyümenin sürdürülebilirlik ve verimliliğini zayıflatmakta, istihdama ilişkin ilave olanakların ortaya çıkmasını engellemektedir.
2) Büyümenin sürdürülebilirlik kabiliyeti zayıftır: Uzun süreden bu yana gözlemlenen yatırımcı güven eksikliğine bağlı olarak, Türkiye’nin üretim gücünü artıracak olan yatırımların gerilemekte olması, kurumsal kalitenin aşınmaya devam etmesi ve hukuk sistemindeki aşınmalar ekonomik büyümenin sürdürülebilirlik gücünün zayıfladığının en önemli göstergeleri ve aynı zamanda sebepleridir.
3) Nakit açığının bütçe açığından büyük olması kamuda gelir-gider dengesizliğinin geçici ve dönemsel olmadığını göstermektedir: Nakit bütçe açığının, merkezi yönetim bütçesi açığının üzerine çıkmış olması ve borçlanmada meydana gelen hızlı, ihtiyaç ötesi ve şeffaf olmayan artışlar, kamuda gelir-gider dengesizliğinin daha fazla bozulmuş olduğunu göstermektedir.
4) Nakit tutma eğiliminin artması ve ödeme süresinin uzatılması ve isteksizliği seri iflas olasılıklarını artmıştır: Kredi Garanti Fonu (KGF) ve bankların toleransı ile ekonomide bir miktar yumuşatılmış olan genel nakit sıkışıklığı, tedarikçi zinciri vasıtasıyla hem yatay ve hem de dikey olarak sektörler arasına ve ekonominin geneline sirayet ederek kritik boyutlara yükselmiş ve seri iflas ihtimalini hayli artırmıştır.
5) Millî gelirin (GSYH) yüzde 4-5 aralığında değişen ve mutlak miktarı 40 milyar dolara tekabül edecek olan cari açığın finansman kalitesi bozulmuştur.
6) Faiz ve enflasyon dengesizliğinin daha da bozulması açısından vergi artışları ilave olarak birikimli ve negatif katalizör olacaktır.
7) Orta Vadeli Program (OVP) tahminleri, yerel ve konjonktürel hakikatlerle uyumlu değildir. OVP’da öngörülen büyüme hedeflerinin önceliklendirilmesi halinde bütçe hedeflerinden sapılması kaçınılmaz olacaktır.
8) Faiz düşürücü politikalarının başarı ihtimali bulunmamaktadır: Parasal genişlemenin ABD açısından son erdiği ve Avrupa Merkez Bankası açısından da daha fazla genişleyici politikaların sonlandırıldığı bu döngüsel sürece bağlı olarak küresel fonların gelişmiş ülkelere kaydığı bir ortamda Türkiye gibi ülkelerin faiz düşürücü politikalarının başarı ihtimali bulunmamaktadır.
9) Dolar faizlerinin değişim oranlarıyla TL dahil tüm gelişmekte olan ülke paralarının faizleri arasında yüksek korelasyon mevcuttur.
10) Sıcak para girişlerinin devam etmesi yönündeki kapalı siyasî arzu, faiz genel seviyesinin yüksek tutulmasının temel sebebidir. Dış dengenin finansmanının 2/3’ünden fazlasının vadesi belli olmayan sıcak para girişi ile sağlanması politika faizlerinin yüksek tutulmasının temel sebebidir.
11) Kapsamlı yapısal reformların yapılması artık zorlaşmıştır: Küresel likiditenin azalıp faiz oranların yukarı yönlü baskılandığı, Avrupa Birliği üyelik sürecinden uzaklaşıldığı bir konjonktür ortamında Türkiye’nin yapısal reform yapması oldukça zorlaşmıştır.
12) Teşviklerin dış açığı dengeleyecek ve döviz talebini azaltacak yatırımların hızlandırılmasına kaydırılması en temel öncelik olmalıdır.
(TR724)