“Zarrab’ın Cezası ‘Itirafcı’ Olursa 75 Yıldan 10 Yıla Düşer; Erdoğan’dan Umudunu Keserse Bu Devreye Girer”

ABD’de yargılanan Rıza Zarrab davasında son dönemde AKP Lideri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın müdahale girişimleri ve bunun ters tepmesi tartışılmaya devam ediyor. Erdoğan’ın Zarrab’la ilgili kurtarma planı işlemeyince ABD ile diplomatik kriz çıkardığı ifade ediliyor. New York Barosu’na kayıtlı, Zarrab davasını yakından takip eden CHP’li Avukat Yegâne Güley, “Takas çabaları sonuçsuz kalınca Türkiye’deki ABD misyonları direkt hedef alındı. Bu da ters tepti ve bir nevi suni kriz yaratıldı. Dava anlaşmaya giderse bu ancak Sarraf suçunu kabul edip itirafçı olarak cezasını düşürmek amacı ile olur.” dedi.
Yakında jurile duruşmaların başlayacağıın söyleyen Güley, “Bu tür davaların yüzde 85’i anlaşmayla bitiyor. Savcılık sanığın suçunu kabul edip kritik bilgiler paylaşması karşılığında ceza indirimi teklif ediyor. Baskı bu; çok cazip, Zarrab’ın olasılıkları karşılaştırınca, hayır demesi zor teklifler. Mekanizmayı nasıl kurup yönettiğine dair bilgiyi savcılık makamı ile paylaşması karşılığında muhtemel 75 yıl hapis cezasının 10-15 yıla indirimi gibi teklifler alıyor olabilir. Erdoğan elinden geleni yaptı Zarra’ı  kurtarmak için. Zarrab, Erdoğan’ın kendisini kurtaracağından umudunu keserse itirafçılığı tercih edebilir. Çünkü jürili duruşmalarda suçlu bulunmaması olasılığı yok gibi.” dedi.

Avukat Yegâne Güley

Avukat Yegâne Güley devam eden Zarrab davasını Birgün Gazetesi’ne yorumladı;
» Dava nereye doğru gidiyor? Takas ihtimalini nasıl görüyorsunuz?
Kanaatimce Türkiye – ABD arasındaki son gerilim doğrudan davayla alakalı. Trump’a yakın isimler Rudi Giuliani ve Michael Mukasey, Sarraf’ın avukatı sıfatıyla bizzat Ankara’ya gidip Erdoğan ile görüşmüştü. Erdoğan, Trump’a en yakın isimlere ulaşmış olmasına rağmen istediği sonucu alamadı. Yani ‘iki ülkenin milli güvenlik çıkarları’ bahane gösterilerek, kapalı kapılar ardında davanın kapatılması mümkün olmadı. Takas çabaları sonuçsuz kalınca Türkiye’deki ABD misyonları direkt hedef alındı. Bu da ters tepti ve bir nevi suni kriz yaratıldı. Dava anlaşmaya giderse bu ancak Sarraf suçunu kabul edip itirafçı olarak cezasını düşürmek amacı ile olur.
» Atilla’nın tutuklanması sonrası, savcının davaya siyasi müdahaleyi azaltmayı amaçladığını söylemiştiniz. Çağlayan ve Aslan’ın dahli de bu girişimin devamı mı sizce?
Evet, Çağlayan’ın da sanıklar arasında sıralanması davanın siyaseten durdurulmasını engellemek amacı taşıyordu ve görevden alınan Savcı Bharara’nın geride bıraktığı yardımcıları bunu başardı. Guillliani ve Mukasey’in uğraşları sayesinde, Papaz Andrew Brunson ile Sarraf’ın takasının konuşulduğunu yazdı ABD’li basın. Sonrasında Çağlayan ve Aslan da iddianameye dahil edildi. Herhangi bir takas veya kapalı kapılar ardındaki anlaşmayı siyaseten açıklanamaz hale getirmek için Çağlayan’ın da davaya dahil edildiği kanaatindeyim. Bharara’nın eski ekibi sonuç almış görünüyor. Dava hızla jürili duruşmalar aşamasına ilerliyor ve Sarraf üzerinde itirafçı olması yönünde müthiş bir baskı oluşmuş olmalı ki Erdoğan bunu canlı yayında ülkeye şikâyet ediyor.
» Nasıl bir baskı?
ABD’de jurili duruşmalar süreci oldukça pahalı ve uzun bir süreç. Bu tür davaların yüzde 85’i anlaşmayla bitiyor. Savcılık sanığın suçunu kabul edip kritik bilgiler paylaşması karşılığında ceza indirimi teklif ediyor. Baskı bu; çok cazip, Sarraf’ın olasılıkları karşılaştırınca, hayır demesi zor teklifler. Mekanizmayı nasıl kurup yönettiğine dair bilgiyi savcılık makamı ile paylaşması karşılığında muhtemel 75 yıl hapis cezasının 10-15 yıla indirimi gibi teklifler alıyor olabilir. Erdoğan elinden geleni yaptı Sarraf’ı kurtarmak için. Sarraf, Erdoğan’ın kendisini kurtaracağından umudunu keserse itirafçılığı tercih edebilir. Çünkü jürili duruşmalarda suçlu bulunmaması olasılığı yok gibi.
» Peki Amerikan mahkemesi tam olarak neyi yargılıyor? Türkiye ve İran arasındaki ticaret suç mu?
Türkiye – İran arasındaki ticaret Türkiye kanunlarına göre suç değil elbette. ABD finansal sistemini İran’a ambargoyu delmek için kullanmak ise ABD’de suç. ABD’de yargılanan bu kanunları yok sayan mekanizmanın aktörleri. Türk Ceza Kanunu’na göre suç olan Sarraf’ın Türkiye ve İran arasında yürüttüğü ticaret değil, bu ticareti yürütebilmek için Türk resmi makam sahiplerine dağıttığı rüşvet. Ama ABD’de hiçbiri, rüşvetten yargılanmıyor. ABD bir nevi “kanunlarıma göre suç olan para transferleri yaptın ve bu para transferleri ile engellemeye çalıştığım radikal İslamcı terör örgütlerinin finansmanı sağladın” diyor.
» İddianamede Halkbank’tan “Türk Bankası 1” diye bahsedilmesinin bir anlamı var mı? Davada başka bankalar da olabilir mi?
Evet. Şayet sadece Halkbank kullanılmış olsaydı, iddianamede “Türk Bankası” olarak tanımlanırdı.
» Bu noktadan sonra Bharara’nın yerine vekâleten görev yapan Savcı Joon Kim yerine Trump’a çok yakın bir kişi atanırsa, davanın seyri değişebilir mi?
İhtimal vermiyorum. Guiliani ve Mukasey’in yapamadığını atanacak yeni savcı yapamaz. Savcı olarak adı geçen isimler Mukasey’in oğlu veya Sarraf’ın da avukatlığını kısa süreliğine üstlenmiş Clifrord Chace’in ortağı; bu ikisi de Guiliani ve Mukasey’in yanında çok çömez kalıyor.
» Atilla’nın avukatlarının davanın Sarraf’tan ayrılması talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Savunma avukatları stratejik olarak her türlü olasılığı değerlendirip müvekkillerini kurtarmak ya da daha az ceza aldırmak için mahkemeye başvurmak zorundadır. Bu da ya tutarsa misali yapılmış bir başvuru. Davaların ayrılması olasılık dışı.
» Son iddianamede şemanın nasıl işlediğine dair daha çok detay verilmiş. Sizin özellikle neler dikkatinizi çekti?
Dikkatimi çeken 45’inci paragraftaki şu cümle: “Halkbank’tan geçen sahte işlemleri başka hükümet görevlileri de onayladı ve yönetti.” İsim vermeden şemanın tepesindeki kişiyi belirtmişler adeta.