Ne İnsanidir Ne de Hayvani…

YORUM | TARIK TOROS |

Gizli faşizmin testi kolaydır.
Kendine istediği hakkı hukuku başkasından esirgeyen faşisttir.
Evirip çevirmeye, telif etmeye gerek yoktur. Faşisttir.
AKP’liler ve Milli Görüş’ün, 28 Şubat sürecinde kendileri için talep ettikleri haklar neydi?
Özgürlük, demokrasi, fikir hürriyeti, hukuk devleti, insan haklarına saygı.
“Başörtüsü” demiyorum.
O hak, zaten insan haklarının içinde var.
Açıyı doğru koyacaksınız.
Konmadığı için bugün başörtüsü serbest, başörtülüler içeride!
***
Ergenekon Balyoz davalarında ulusalcıların talep ettikleri haklar neydi?
Hukuk, adil yargılama, düşünce özgürlüğü, suçun şahsiliği, basın hürriyeti, insan hakları.
Bugün, bunlarda sıkıntı var mı?
Sıkıntı ne kelime, yerlerde sürüyor!
Peki nerede dünkü şikayetçi avukatlar, gazeteciler, barolar, akademisyenler, askerler, siyasetçiler, tutuklular ve tutuklu yakınları?
Kınadıkları ateşe odun taşıyorlar!
Maruz kaldıkları tutumun bin mislini yapıyorlar, gözlerini kırpmadan!
Faşisti ve faşizmi uzaklarda aramaya lüzum yok.
Hep kullandıkları cümle şuydu:
“Sizin adil yargılanmanızın takipçisi olacağız.”
Keşke olsalarmış ?
Bir darağacı kapağı yapmadıkları kaldı, o da yakındır.
***
Kuddusi Okkır.
2007’de başlayan Ergenekon soruşturmasında tutuklandı.
İçeride kanser teşhisi kondu.
Eriyip aktı.
Onca habere, tepkiye karşın tahliye edilmedi.
Bir deri bir kemik kaldığı son fotoğrafı, o kadar çok basıldı ki, hafızalardadır.
2008’de tahliyesinden 5 gün sonra son nefesini verdi.
Tek kelimeyle zulümdür.
O gün de öyleydi, bugün de öyledir. Değişmez.
Savcısı, hâkimi, mahkemesi, Adalet Bakanlığı, cezaevi yönetimi, doktoru, gardiyanı…
Payı olanlar sorumludur, görev suçu işlemişlerdir, hesap vermeleri icap eder.
***
Mustafa Erdoğan.
Yargıtay 23. Ceza Dairesi Üyesi.
16 Temmuz 2016 günü evi basıldı.
Evde yoktu.
Epeydir baş ağrısı çekiyordu.
Dairedeki iş yoğunluğu nedeniyle tedaviyi hep erteledi.
Beyninde büyüyen tümörün farkındaydı.
Gözaltına alınırsa sağlığının bozulacağını düşündü, teslim olmadı.
Banka hesapları dahil her şeyine tedbir konmuştu.
Ailesini maddi manevi garantiye almak için birkaç aya ihtiyacı vardı.
Son kontrolde hastalığın üçüncü evrede olduğu tespit edildi.
Ameliyat kaçınılmazdı.
21 Aralık’ta ameliyat oldu.
Sol tarafına felç indi.
Polisler, yoğun bakımın kapısındaydı.
Tutuklandı.
İki kat demir parmaklıklar ardına, penceresi dahi olmayan tutuklu odasına nakledildi.
Şubat ayına kadar ifadesi alınmadı.
Sağlık koşullarına bakan mahkeme, “tahliye” etti.
Bir gün sonra savcı itiraz etti, yine tutuklandı.
Çocukları ile dahi görüştürmediler.
Hayati ihtiyaçları karşılanmadı, tedavi süreci baş aşağı gitti.
Anayasa Mahkemesi başvuruları reddetti.
Doktorları, en iyi ihtimalle “iki yıl ömür” öngörüyordu.
Bu, çok iyimser bir tahmindi.
Nitekim, 14 Ağustos’ta bilinci tamamen kapandı, yoğun bakıma alındı.
Mahkeme “gittiğine” ikna olunca, tahliye etti.
Hücredeki yaşam savaşı, tahliyesinden 2 gün sonra, 22 Ağustos’ta son buldu.
***
Henüz yargılanmamıştı.
Masumiyet karinesi vardı.
Hasta hakları, filan…
İçeride kendi, dışarıda ailesi olmadık fenalık gördü, görüyor.
Lojmandan attılar, taşındıkları ilk evden de “terörist” diye çıkartıldılar.
Tutuklu baba içeride ölüme mahkumdu, ailesi de dışarıda yaşam savaşı verdi, veriyor.
Ne Türkiye’de ne de dünyada haber oldu bu.
Kimse bilmiyor, merak etmiyor, araştırmıyor.
Twitter’da 3-5 dertli insan sadece.
***
Mehmet Tosun.
Danıştay tetkik hâkimi.
29 yaşında.
15 Temmuz sonrası gözaltına alındı.
Kötü muamele gördü.
Adli kontrolle serbest kaldı.
HSYK kararıyla meslekten atıldı.
Süreç, rahatsızlıklarını artırdı.
6 Mart 2017’de vefat etti.
***
İçeride başka Mustafa Erdoğan’lar, Mehmet Tosun’lar da var:
Coşkun Halitoğlu, Yargıtay hâkimi, nezarette kalp krizi geçirdi, tahliye edildi, tekrar tutuklandı.
Tuğruş Keçeci, hâkim, iki böbreği bitme noktasında, tahliye edilmiyor.
İlhan Ocak, eski başsavcı, kemik erimesi ve mide kanaması var, tahliye edilmiyor.
Bahadır Yalçınöz, Anayasa Mahkemesi raportörü, organ kaybı ve hayati riski var, 12 kilo verdi, tahliye edilmiyor.
Şükrü Durmuş, Anayasa Mahkemesi raportörü, kanser şüphesiyle tedavi altında, halen tutuklu.
Zeki Yalçın, Şanlıurfa başsavcı vekili, kanser, tutuklu.
Mithat Özcan, hâkim, kanser hastası, tutuklu.
Ömer Sevgiliocak, hâkim, kanser hastası, tutuklu.
Mustafa Babayiğit, hâkim, tiroit kanseri, tutuklu. Hâkim eşi de tutuklu.
***
Bu bir kesit sadece.
Onca imkânsızlığa, iletişim sıkıntılarına karşın, ulaşılabilen birkaç hayati vaka.
İçeride, sadece hâkim savcı değil, yüzlerce bu durumda insan var, emniyet müdürü, polis, öğretmen, avukat, mühendis, iş adamı, öğrenci, memur, çiftçi, köylü, esnaf, dede, nine, adam, kadın, vatandaş…
Onun için, kimse ideolojiler, dinler, öğretiler üzerinden…
Evrensel haklar yönünden filan ahkâm kesmesin.
Yapılan ne insanîdir ne de hayvanî.
Şeytanî bir eylemdir bu.
(TR724)