Şehitlerin Üzerinde Tepinmek..

[Barbaros J. Kartal]

15 Temmuz’un yıldönümü yaklaşıyor. Hükümetin bunu ne kadar çok önemsediği planlanan hazırlıklardan belli. Çin lideri Mao’nun Kültür Devrimi gibi 15 Temmuz da Erdoğan’ın Türkiye’de yapmış olduğu bir devrim aslında. Ülkedeki hemen her şey 15 Temmuz öncesi ve sonrası değerlendirmesine tabi tutuluyor. Kitleler 15 Temmuz’a bakışına göre muamele görüyor.  15 Temmuz’dan başka bir anlam ifade eden bir gün yok onlar için. CHP’nin 15 Temmuz ile ilgili soru işaretlerini dile getirmesi hainlik ve vatana ihanet olarak damgalamaya yetti. Özgür bir medyası olmayan Türkiye’de sosyal medyadaki düzensiz dalgalar dışında etkili bir muhalefeti yok.
CHP’nin Adalet Yürüyüşü ve ertesi gün İstanbul’da yapılacak ve epey kalabalık olması beklenen mitingden çok daha görkemli törenler yapmaları lazım. Daha doğrusu CHP’nin estirdiği havayı bastırmaları gerekiyor. Her türlü manevi değer suiistimal edilecek. Din, diyanet, vatan, millet edebiyatının her türlü lümpenliğine hazır olun. Her Allah’ın günü yapılan propaganda ile nefes aldırılmayan kitlelerin resmi söylemden uzaklaşmaması için bir ne gerekiyorsa yapmaları gerekiyor.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar 15 Temmuz çok daha ciddi sorgulanmaya başlandı. Erdoğan ve çevresindeki adamları tarafından planlanan bir kumpas olduğu ile iligil sesler çok daha gür çıkıyor. Erdoğan tarafından cevaplanamayan ve öyle olduğu için asla ağzına almadığı o kadar çok şey var ki. Eninde sonunda bu kumpasın içinde yer alan kişiler de bir gün konuşmak zorunda kalacak ve çorap söküğü gibi her şey ortaya çıkacak. Özel Harpçi Sabri Yirmibeşoğlu’nun 6-7 Eylül olayları için söylediği sözleri hatırlayın, tek istisna 15 Temmuz için yıllarca beklenmeyecek.
15 TEMMUZ’DA ÖLENLER SİVİL DE, YA SONRASINDAKİLER?
15 Temmuz ile ilgili Erdoğan’ın en büyük psikolojik üstünlüğü hayatını kaybeden siviller. Eli kanlı darbecilerin masum insanları öldürdüğünden hareketle her şeyin üstü örtülebiliyor. Ülkede darbe ile ilgili hiç ilgisi olmayan insanların haklarını savunmaya kalksanız hemen darbe gecesi öldürülen kişiler ve onların hikâyeleri dolaşıma sokularak insanların kanları üzerinde tepiniyorlar.
Erdoğan ve ekibinin ne kadar sivilin ölmesini planladıkları bilinmez, ihtimal çok daha fazlası, peki bu ölümlerin nasıl gerçekleştiği ile ilgili net bilgi sahibi olan var mı?
Mesela televizyonlara da yansıyan ve bir gencin mikrofonlara konuştuğu, polisin olduğu yerdeki siviller tarafından ateş edildiği bilgisini verdiğini duyan bilen var mı?
Ya da bir kadının hayatını kaybeden oğlu ile ilgili olarak siyah bir transporter araçtan ateş edildiğini söylemesinin hiç mi bir önemi yok?
AKP muhalifleri bile darbe gecesi kahramanı Ömer Halisdemir’i darbecilerin öldürdüğünü sanıyor, hâlbuki resmî belgelerde bile ölümü çok açık.
Marmaris baskınında şehit olan 2 polisten bir tanesinin nasıl vurulduğunun hala belli olmaması ve polisinin diğer polis arkadaşları tarafından dost ateşi neticesinde vurulduğunun bir önemi yok mu?
SADAT militanlarının o gün sahada oldukları kendi beyanları ile açıklık kazandı. Çoğu asker kökenli veya askeri eğitim almış bu kişiler nasıl o kadar hızlı bir şekilde örgütlenip sokağa çıkabildiler.
Youtube’da bile yer alan tepki çekince kaldırılmaya başlanan radikal tipli karanlık adamların ellerinde tabanca ile verdikleri görüntülerin takibini yapan bir resmi kurum var mı?
Köprüde artık her şey bittikten sonra rehin alınan asker arasında boğazı kesilip linç edilerek öldürülenler var. Aileleri haklarını bile arayamıyorlar. Devlet katında bir karşılılık görmedikleri gibi kimse yüzlerine bakmıyor.
Hükümete daha doğrusu Erdoğan’a darbe yapan bir cuntanın hiçbir siyasiye dokunmadan sivillere saldırmasının mantığı üzerinden bir yıl geçmesine rağmen açıklığa kavuşmadı. Erdoğan’ı bile otelinden ayrıldıktan 2 saat sonra almaya giden askerlerin amaçlarına hiçbir hizmeti olmayan meclisi bombalamalarının sebebi nedir?
Kimin hangi silahtan çıkan mermi ile öldüğünün bilinmesi için yapılan otopsi ve balistik inceleme raporları nerede?
YILDÖNÜMÜNDE SORULAR CEVAPLANACAK MI?
Bu ve benzeri sorular 15 Temmuz’un yıldönümünde ekranlarda tartışılmayacak. Ölen öldüğü ile kalacak. Yakınlarını kaybeden ailelere yine vatan millet gazı verilecek. Şehitlik şerbetinden bahsedecekler. Nasıl bir şerbet ki hiç onların evlatlarına nasip olmuyor. Şehitlik maaşını kaybetmemek için susmalarının gerektiği yine hissettirilecek.
15 Temmuz senaryosunun en büyük kozu hayatını kaybedenler. Ve bu insanların hayatını nasıl kaybettikleri, kimin ateş emri verdiği, kimlerin o gün elinde silahla sahada olduğu bilinmedikçe de bu psikolojik etkinin dağılması mümkün değil. O sebeple 15 Temmuz’u sorgulayan herkes bu hükümetin hedefindedir.
CHP lideri 15 Temmuz’la ilgili çok önemli bilgilerinin olduğunu söylemişti. Şu ana kadar bunların hiçbirini açıklamadı.
İsveç merkezli düşünce kuruluşu Stockholm Center for Freedom 15 Temmuz ile ilgili çok kapsamlı bir rapor hazırladı. Rapor yayınlandıktan sonra kuruluşun sitesine siber saldırılar başladı bu bile raporun okunması ve yayılması için yeter sebeptir.
Bu ülkede ölümlerin iktidar nezdinde üstünde tepinmediği sürece hiçbir önemi yoktur. 7 Haziran seçimlerinden sonra Ankara’da 104 kişinin öldüğü ve bugün bile kimsenin hatırlamadığı bu olayı düşünün. 1 saniyede 103 kişi ( daha sonra hastanede bir kişi hayatını kaybetti) öldü. Hükümetin ne kadar umurunda oldu. Soma’da 301 kişi öldü. Ölümleri protesto edenler dayak yediler. Tekme atan bürokratlar olduğu yerde duruyor.  IŞİD’in diri diri yaktığı askerlerle ilgilenen var mı?
Anneler-babalar cinayete kurban giden evlatları için sessiz kaldığı sürece de bu böyle devam edecek.
“Vatan sağolsun!” diyen vatana en büyük kötülüğü yapıyor.
(TR724)