15 Temmuz: 5 Mekan, 9 İnsan..

[Akif Umut Avaz]

Türkiye’deki yaygın hak ihlalleri, özgürlük kısıtlamaları, demokrasinin ortadan kaldırılması ve hukuk devletinin yok edilmesi konusunda etkili raporları ve yayınları ile bilinen İsveç merkezli Stockholm Center for Freedom (SCF), 5 Temmuz’da tarihi bir rapor yayınladı. 191 sayfalık ‘15 Temmuz: Erdoğan’ın Darbesi’ başlıklı rapor, Erdoğan merkezli olarak yerli ve yabancı kamuoyuna son 1 yıldır gece gündüz pompalanan söylemleri çöpe çeviriyor.
Erdoğan rejiminin 15 Temmuz’a dair gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek, o gece ve öncesinde yaşananları karartabilmek için aldığı her türlü yasakçı ve sansürcü tedbire rağmen, gerçeklerin gücü ışık hüzmeleri şeklinde sızmaya devam ediyor ve bu durum gerçeklerin er ya da geç ama mutlaka ortaya çıkma huyunu bir kez daha teyit ediyor.
RAPORUN BULGULARI KAMUOYUNUN VİCDANINA VE TARİHE EMANET
‘15 Temmuz: Erdoğan’ın Darbesi” çalışmasının somut bulgu ve verilerini kamuoyunun vicdanına ve tarihe emanet eden SCF, belli ki aylar süren titiz bir çalışma yapmış. Erdoğan ve avanelerinin 7/24 yaydıkları çelişkiler, yalanlar ve iftiralarla dolu kara propagandayla enfekte olmamak için sağlıklı bir yol tutturmuş. Denklemden alıp çıkarıldıklarında 15 Temmuz diye bir şeyin ortada kalmayacağı 5 kritik mekan ve 9 kritik kişilik üzerine odaklanmış. Bu 5 mekan ve 9 kişinin 15 Temmuz’daki rolünü didik didik etmiş.
Raporda, 15 Temmuz gecesi, öncesi ve sonrasında bu 5 mekanda yaşananlar yakın markaja alınmış. Saniye saniye neler yaşandığının somut ve net bir fotoğrafı çıkarılmış. Genelkurmay Karargahı, Akıncı Üssü, Moda Deniz Kulübü, Boğaziçi Köprüsü, Marmaris’te yaşananlara mercek tutulmuş. Böylece, son bir yıldır Erdoğan ve avaneleri tarafından dolaşıma sürülmüş tüm çelişkili ifadelerin, yalanların ve iftiraların güneş ışığı görmüş vampirler gibi gerçeklik aynasında tel tel dökülmesi sağlanmış.
Aynı şekilde rapor, bu kritik mekanlarda o gece yaşananların baş aktörleri durumundaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı, Tuğgeneral Semih Terzi, Hava Kuvvetleri eski Komutanı ve YAŞ üyesi Akın Öztürk, dönemin 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve Adil Öksüz’ün 15 Temmuz öncesi, sırası ve sonrasındaki eylem ve hareketlerinin dakika dakika röntgenini çekmiş. Ortaya gerçekleri karartma ve engelleme çabasının yoğun olduğu böylesine karanlık bir ortamda olabilecek en net fotoğraf çıkarılmaya çalışılmış.
PARÇALARI ÜZERİNDEN SOFİSTİKE BÜTÜNÜN NET FOTOĞRAFINA ULAŞILMIŞ
Detaylı ve mikroskopik de diyebileceğimiz, daraltılarak fokuslanılmış bir çalışma sistematiğiyle, sofistike gibi görünen bütünün net fotoğrafına ulaşılmış ve elde edilen gerçekler tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiş. Böylesine titiz ve yorucu bir çalışmanın neticesinde yayınlanan rapor, “15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Erdoğan’ın, kendine bağlı istihbarat ve askeri kadrolar ile gücünü konsolide etmek, başkanlık sistemini garantilemek, muhaliflerini bertaraf etmek, Suriye’ye girmek için kurguladığı, yönettiği bir false-flag (sahte bayrak-kumpas) operasyonudur,” şeklindeki net bulgusunu insanların vicdanına ve tarihin şaşmaz terazisine emanet etmiş.
SCF raporuna göre, 15 Temmuz, askeri darbelerin tabiatı gereği yurt genelinde yaşanması gerekliliğiyle de uyuşmamaktadır. Hakikaten de 15 Temmuz’un darbe dehşeti uyandıracak bir görüntüyü vermeye yetecek ölçüde kısıtlı ve kontrollü bir alanda gerçekleştirildiği görülmektedir. Olaylar yatışma eğilimine girmişken insanların sokaklara sürülmesi, ertesi sabah Meclis’in bombalanması (ki bu konuda da ciddi şüpheler bulunmakta ve Meclis’in içeriden daha zayıf bir patlayıcıyla bombalandığına dair somut deliller sunulmaktadır), 249 vatandaşımızın şüpheli kişiler ve silahlar tarafından katledilmesi, binlercesinin aynı şekilde yaralanmasının kurgu ve kontrollü darbe girişimin gerçekliğini ve inandırıcılığını güçlendirme amaçlı olduğu görüşü güç kazanmıştır. Rapor da aslında tam olarak bunu diyor zaten: “Başarısız olması garantilenmiş ancak sonuçları itibariyle amacına ulaşmış darbe girişimi.”
ERDOĞAN’IN SÖYLEMLERİ İLE GERÇEKLER ARASINDAKİ DERİN UÇURUM
Rapor, her türlü baskı, tehdit, işkence, sansür ve kara propaganda çalışmalarına rağmen, 15 Temmuz’da yaşananları “Allah’ın bir lütfu olarak” tanımlayan Erdoğan ve hükümetinin söylemleri ile gerçekler arasındaki derin uçurumu gözler önüne sermeyi başarmış. Şüpheli/tanık ifadeleri, olayların gelişim süreci ve ortaya çıkan diğer delillere dayanan SCF raporu, darbe girişiminin kurgu olduğu iddiasının güçlendiğini kayıtlara geçirmiş.
Raporda, “…Erdoğan’ın darbe günü yaşadıkları ile ilgili çelişkili açıklamaları, kontrolündeki yargının hazırladığı iddianamelerle bile uyuşmayan ifadeleri, darbe sonrası demokrasi dışı icraatları, darbe ile hiç alakası olmayan binlerce kuruluşun kapatılması ve on binlerce kişinin hapsedilmesi 15 Temmuz ile ilgili kuşkuların daha da artmasına yol açmıştır,” deniliyor.
Rapora göre, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın resmi söylem itibariyle ‘darbeyi önceden haber almasına rağmen,’ bağlı bulunduğu başbakanlığa bilgi vermemesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bilgilendirmemesi de darbe girişiminin kurgu olduğu iddialarını güçlendirmektedir. Öte yandan raporda, “darbe girişimini engellemekle yükümlü olanların, güya birbirlerine ulaşamaması ve rutin programlarını takip etmeleri izah edilememiştir,” denilmektedir.
BU KORKU, BU KARARTMA, BU KORUMACILIK NİYE?
Raporun şu tespitine de asgari makuliyetteki herhangi bir kişinin itirazı mümkün değildir: “Fidan’ın görevinden alınmaması, yargısal süreçlerde ifade vermemesi, Meclis Komisyonu’na gelmemesi, Erdoğan’ın konunun gerçekten araştırılmasını istemediğini ve kurguladığı hikayeye herkesin sorgusuz inanmasını beklediğini göstermektedir.”
Darbenin kilit 9 isminden bazılarının 15 Temmuz’un arafesinde olağandışı şekilde hareketliliği ve kesişen yolları da SCF raporunun vardığı sonucun önemli verileri arasındadır. Mesela, Hakan Fidan’ın bir gün önce ve 15 Temmuz’da saatlerce üst düzey komutanlarla görüşmesi, cunta tarafından derdest edileceği bilgisine rağmen Genelkurmay’a gitmesi ve darbecilerin arasından rahatlıkla karargahtan ayrılması ve darbenin onun ayrılmasından sonra başlaması…” bu verilerden sadece birkaçıdır.
Raporda, diğer kilit isimlerden biri olan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın darbe gecesi ile ilgili çelişkili ifadelerine de dikkat çekilmektedir. Şahitlerin ifadeleri de Akar’ı çelişkili ifadelerini teyit etmemektedir.
5-6 YAŞINDAKİ ÇOCUKLARIN BİLE TUHAF BULACAĞI BİR ŞEKİLDE…
SCF, belli ki raporu hazırlarken ihtiyaç duyduğu noktalarda işin uzmanlarının görüşünü almaktan da geri durmamış. Bu bağlamda görüştüğü askeri uzmanlar, ihbarı alınan darbe girişiminin basit ve acil tedbirlerle önlenmesinin mümkün olduğunu dile getirmiş. SCF raporunda, “Akar’ın bu basit tedbirlere başvurmaması kurgu iddialarını güçlendirmektedir,” deniliyor.
Darbe gibi ciddi bir ihbarın alındığı bir gecede, 5-6 yaşında çocukların bile tuhaf bulacağı şekilde, kuvvet komutanlarının ve üst düzey askeri erkanın düğünlere gitmelerinin, hareketlenmeden bilgileri olduğu halde gündelik rutinlerini uzun süre değiştirmemelerinin askeri teamüllerle açıklanamadığını da rapor kayıtlara geçirmiş.
İşin rakamsal boyutlarını da masaya yatıran SCF, darbe girişiminin mutlak başarısızlığı garantilenmiş kurgusal bir eylem ve kumpas olduğunu bu açıdan da net bir şekilde ortaya koymuş. Raporda bu konuda şöyle deniliyor: “Genelkurmay verilerine göre darbe girişimine ordunun yaklaşık yüzde 1.5’i, yani toplam 8 bin 651 askeri personel katılmıştır. (Kaldı ki bu rakamlar doğrudan darbeye katılan asker sayısını değil, darbeci suçlamasıyla görevden alınan ya da tutuklanan asker sayısını ifade etmektedir sadece. A.U.A.) Bunların bin 676’sı erbaş ya da er, bin 214’ü askeri öğrencidir. Subay ve astsubay sayısı 5 bin 761 olarak iddia edilmişti. Ancak bu resmi rakamlar bile o gece sahaya yansıyan gerçeklerle örtüşmemektedir. Askeri uzmanlar, 168 generalin ve binlerce subayın darbeden yargılandığı düşünüldüğünde bu kadar küçük bir katılımın askeri hiyerarşiyle açıklanmasının mümkün olmadığını söylemektedir. Bu generallerin emri altında yaklaşık 200 bin asker olduğu tahmin edilmektedir.”
15 TEMMUZ, HAKİKATEN BİR GARABETLER MANZUMESİYMİŞ

SCF, hazırladığı raporun başlığına yansıttığı net tespitini, “Köprünün tek taraflı trafiğe kapatılması, gerçek bir darbenin amacına hizmet etmeyecek hedeflerin bombalanması, ilk hedef olması beklenen siyasilere dokunulmaması, sivillerin öldürülmesi, bazı kurumların çok az sayıda askerle teslim alınmaya çalışılması… Bir kaç il dışında ciddi bir askeri faaliyetin olmaması, Erdoğan’ın otelinden ayrıldıktan saatler sonra kendisini almaya bir ekibin gitmesi…”  gibi verilerle güçlendirmekte. Askeri darbe mantığıyla hiçbir şekilde bağdaştırılamayacak bu tarz tuhaf eylemlerin, tamamen “kamuoyuna darbe görüntüsü vermek” amacıyla yapıldığı tespitine yer vermektedir.
Raporun çok önemli bir tespiti de şu olmuştur: “Aradan bir yıl geçmesine rağmen, darbenin arkasında olmakla suçlanan Hizmet Hareketi’nin darbenin planlayıcısı, organizatörü ve icracısı olduğuna yönelik ikna edici ve somut kanıtlar kamuoyuna sunulmamıştır. İşkence altında zorla imzalatılan ifade tutanakları ise mahkeme safahatında bizzat şüpheliler tarafından yalanlanmıştır. Uluslararası raporlarda da vurgulandığı gibi, darbeye katıldığı iddia edilen tutuklu askerler arasında her görüş ve ideolojiden asker olduğu ortaya çıkmıştır. Bu askerlerin de emir-komuta zinciri içerisinde harekete geçirildiği, bir kısmının terör tehdidi ve tatbikat emirleri ile sahaya çekildiği görülmektedir.”
RAPOR, FETHULLAH GÜLEN’İN TESPİTİNİ DE TEYİD EDİYOR
191 sayfalık rapor, SCF’nin sorularına net cevaplar veren Fethullah Gülen’in 15 Temmuz’a dair “Erdoğan ve avanesi tarafından kurgulanmış, haince bir senaryo” nitelemesini teyit etmektedir. Gülen belli ki bu netliğin verdiği özgüvenle 15 Temmuz’un araştırılması için bağımsız ve tarafsız bir “uluslararası komisyon” çağrısını ısrarla yenilemektedir. Erdoğan’ın, meydan okuyucu bu önemli çağrıya bugüne kadar olumlu cevap vermekten kaçınması ancak “suçluluk psikolojisi” ile açıklanabilmektedir. Erdoğan ve avanesinin, 15 Temmuz üzerindeki sis perdesinin kalkmasını engellemeye yönelik her eylem ve söylemi de bu kapsama girmektedir.
Mesela, SCF raporunun da isabetli olarak dikkat çektiği gibi, sivil ve asker ölümlerine ya da yaralanmalarına yol açan silahların balistik incelemeleri ile ilgili belirsizliğin hala devam etmesinin başka bir izahı yoktur. Raporda, bu bağlamda, “15 Temmuz gecesi sokaklarda oldukları kendi yayınladıkları videolar ve katıldıkları televizyon programları ile kesinlik kazanan paramiliter güçlerin kimler olduğu ve nasıl organize olduğu açıklığa kavuşturulmamıştır. Polisin o gece bazı sivillere silah dağıttığına dair ortaya çıkan kanıtlara ikna edici cevaplar verilememiştir,” denilmektedir.
SCF, amacına ulaştığını söylediği “Erdoğan’ın Darbesi”nin tek adamcı bir dikta rejimi kurma hedefine doğru yol alan Erdoğan’ın hanesine yazılan başarı ve kazanımlarını ise şöyle sıralıyor: “Türkiye, demokratik ve hukuk devleti olma vasfını tamamen yitiren, sürekli Olağanüstü Hal şartlarında yaşayan, Meclis ve yargı denetimi dışındaki kanun hükmündeki kararnamelerle yönetilen bir ülke haline gelmiştir. Yargı tümüyle iktidarın denetimi altına girmiştir. Basın özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetler askıya alınmıştır. Meclis devre dışı kalmakta ve muhalif siyasiler tutuklanmaktadır.”
Ve rapor tespitlerine şöyle devam ediyor: “Muhalif oldukları iddiasıyla 150 binden fazla devlet çalışanının görevine son verilmiştir. Ordu, yargı, dışişleri ve emniyet teşkilatındaki tasfiyeler vahim boyutlara ulaşmıştır. Toplu gözaltı ve tutuklamalar neticesinde çoğunluğu Hizmet  Hareketi ile ilişkilendirilen ev hanımı, öğretmen, öğrenci, doktor, esnaf, memur, gazeteci başta olmak üzere 51 bin 889 vatandaş darbeye karıştıklarına dair bir kanıt gösterilmeksizin aylardır cezaevinde tutulmaktadır.Uluslararası gözlemcilerin teyit ettiği işkence, faili meçhuller ve zorla adam kaçırma, keyfi tutuklamalar, suç icat etme iddialarına her gün yenileri eklenmekte, mağdurların başvuruları iktidar tarafından cevapsız bırakılmaktadır.”
KENDİNİZE VE ÇOCUKLARINIZA BİR İYİLİK YAPIN: SCF RAPORUNU OKUYUN
SCF, eriştiği bütün bu bulguların ışığında “Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve AGİT gibi uluslararası kuruluşlar ve başta ABD olmak üzere Türkiye’nin müttefiklerini, Türkiye’nin bütün vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerinin korunması adına duyarlı olmaya,” davet etmiş ve “totaliter Erdoğan rejiminin anti-demokratik icraatlarına son vermesine yönelik somut ve sonuç alıcı tedbirleri bir an önce hayata geçirilmesi,” çağrısında bulunmuş.
Bence bu haftasonu kendinize, çocuklarınıza ve kendi geleceğinize dair bir iyilik yapın, son bir yıldır gece-gündüz maruz kaldığınız yalan ve iftiralarla bezeli kara propagandadan olabildiğince zihinlerinizi arındırıp SCF’nin “15 Temmuz: Erdoğan’ın Darbesi” raporunu elinizi vicdanınıza koyarak mutlaka okuyun. Gerçeklerin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmasından sakın korkmayın. Okuyun, okutun!..