Erdoğan’ın Koruma Müdürü Zan Altında!

[Sefer Can]

15 Temmuz belasının en önemli tanıkları sorgulanamadı. Bazıları Meclis Araştırma Komisyonuna lütfen yazılı metin gönderdi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın kırk elekten geçmiş yazılı beyanları bile pek çok açık vermelerine yol açtı; kontrollü darbe tezlerini güçlendirdi. Her iki metinde göze çarpan unsur, kendilerini temize çıkarma gayretleri. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Darbeyi 4-4:30 gibi eniştemden öğrendim. Sekiz gibi bulunduğum yerde değerlendirme yaptık. İlk iş oradaki medya gruplarını çağırdık” diyerek bombayı ikisinin kucağına koymuştu. Onlar da en az hasarla kurtulmanın taşlarını döşüyor. Cumhurbaşkanı 16:30’da öğrendiyse, nereden baksan darbeye dört saat var. Bütün askerler hâlâ mesaide. Gerekli tedbirler alınsa, iş işten geçtikten sonra yapılanlar hayata geçse, 249 kişi ölmeden binlerce kişi yaralanmadan kalkışma önlenebilirmiş!
ERDOĞAN 8’E KADAR NEYİ BEKLEDİ?
Bu sürecin tuhaf yanı bomba etkisi yapacak itirafların “Ha öyle mi?” tepkisiyle geçiştirilmesi. Erdoğan’ınki de öyle oldu. Kimse “Saat sekize kadar neyi bekledin? O saatte Fidan ile Akar karargahta beraber, henüz onlara karşı eylem yok, nasıl ulaşamadın?” diye sormuyor.
Başta Akar ve Fidan olmak üzere güvenlik bürokratları kendilerini güvenceye alacak adımlar peşinde. Akar’ın “Alınan tedbirlerle darbe öne çekildi ve akamete uğratıldı” sözleri bunu amaçlıyor ama her yalan gibi kısa bir yorgan, bir tarafı örtmeye çalıştığında başka yer açıkta kalıyor! Hakan Fidan daha ilk gün Yenimahalle gazetecileri eliyle “Cumhurbaşkanına ulaşmaya çalıştım. Başaramayınca koruma müdürüyle görüştüm. ‘Havadan karadan ve denizden gelebilecek saldırılara karşı hazırlığınız var mı?’ diye sordum. ‘Var’ dedi” bilgisini dolaşıma soktu. Komisyona gönderilen metinde de aynı şeyi tekrar etmiş. Bu bile aslında ihbarın Fidan’ı kaçırma girişimi değil, darbe olduğunun ispatı. Böylesine büyük çaplı eylem bekliyorlar ama bunu darbe olduğunu anlamamışlar! Amiyane tabirle YERSEN!
MÜDÜR KÖSE, ERDOĞAN’ASÖYLEMEDİ Mİ?
Olayın diğer vahim yönü koruma müdürü skandalı. Niye kimse müdür Muhsin Köse’ye dönüp “Sen bu bilgi üzerine ne yaptın? Erdoğan’ı neden bilgilendirmedin?” diye sormuyor.  Market siparişinin iptal olduğunu öğrenen ev kadınları bile daha fazla panikler. “Bizim hazırlığımız var” deyip uyumaya mı gitti acaba! Böyle bir bilginin cumhurbaşkanıyla paylaşılmama ihtimali sıfır. Aksi halde Muhsin Köse şu anda darbecilikten cezaevinde olmalıydı? Neden sorulmuyor? ‘Eniştemden öğrendim’ senaryosunu boşluğa düşürmemek için olabilir mi? Eminim Köse de bir tedbir almıştır kendince.
Zan altındaki diğer bürokratlar biraz daha rahat. Mesela dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler. Darbe ve sıkıyönetim bildirileri onun talimatıyla birliklere gönderilmiş. General-amiral şube müdürü Albay Cemil Turhan, Güler’in emri ile geçtiğini söylüyor. Fakat şansa bakın ki talimatları getiren emir subayı öldürüldü. Yaşar Güler’in konuya dahlini aydınlatabilecek tanık konuşamıyor. Aynı talihkuşu Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın başına da kondu. Tuğgeneral Semih Terzi’yi Akar’ın uçuş yasağına rağmen Diyarbakır’a uçak gönderip Ankara’ya getiren o. ÖKK karargahına sadece Terzi’nin girişine izin veren o. Terzi de onu vuran Ömer Halisdemir de hayatta değil. Halisdemir’i öldüren kurşunları sıkan da üsteğmen Mihrali Atmaca da Aksakallı’nın talimatıyla ÖKK’da darbecileri derdest eden subay. Ne kadar ilginç tesadüfler! Akar, Fidan, Güler ve Aksakallı’nın 14 Temmuz gecesi ÖKK mezuniyet töreninde ve akabinde yemekte saatlerce birlikte olan isimler olduğunu unutmayalım.
Özgür ve tarafsız medyanın yokluğunda bu kadar dökülüyorlar. İlk iş olarak medyayı susturmaları boşuna değilmiş.
(TR724)