15 Temmuz Zulmü, Yatalak Iki Çocuğu Babasız, Bir Eşi Eli Kolu Bağlı Çaresiz Bıraktı

Kocaeli eski savcısı Seyfullah Çakmak, 17 Temmuz 2016 tarihinden beri tutuklu. Yaklaşık 40 gündür tek başına hücrede tutuluyor. Seyfullah Çakmak, AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın darbe girişimi sonrasında bir kaç gün içinde hapsedilen binlerce savcıdan biri.
Üç çocuğundan ikisi engelli ve yatalak oldukları için tamamen bakıma muhtaçlar. Savcı Çakmak, meslekten ihraç edildiği için ev hanımı eşi Hacer Hanımın 8 ayda yükü adeta katlanmış. 18 yıllık evli Çakmak ailesinin 7 yıl boyunca çocuğu olmamış. Tüp bebek tedavisi sonrasında doğan ikizleri doğumdan sonra vefat etmiş.
7 YIL ARADAN SONRA GELEN MUTLULUK VE YENİ İMTİHAN
Yedinci tüp bebek denemesinde dünyaya gelen Tuğba, bir sonbahar günü 29 Eylül 2007’de gözlerini dünyaya açmış.  Ancak ailenin mutluluğu kızlarının “nonketototik hiperglisinemi”” adı verilen doğuştan genetik metabolik bir hastalık sahibi olmasıyla yeni bir imtihanı dönüşmüş. Tuğba şimdi 9 yaşında ve karnına bağlanan bir hortumla besleniyor.
TUĞCE SEHERVE ÖMER SEYFETTİN DÜNYAYA GELİYOR
Seyfullah ve Hacer Çakmak çiftinin iki yıl sonra yeni bir bebeği daha dünyaya gelir. 23 Mart 2009’da gelen bus evince Tuğçe Seher ismini vermişler. Çiftin sağlıklı tek çoğu Tuğçe Seher. 29 Ocak 2014’te dünyaya gelen Ömer Seyfettin de büyük ablası Tuğba gibi hasta olduğu için aylarca komada kalmış.
17 TEMMUZ’DA AİLEYİ ÇARESİZ BIRAKAN TUTUKLAMA
Savcı Çakmak ve ailesinin hayatı 15 Temmuz darbesinden iki gün sonra tam manasıyla altüst olmuş. Cadı avı kapsamında sorgusuz sualsiz, delilsiz mesnetsiz binlerce hukukçuya yapılan zulüm Seyfullah Çakmak’a da yapılmış. Savcı hapiste ikisi yatalak ve bakıma muhtaç üç çocuk ile Hacer Hanım aylardır hayata tutunuyor.
ÇOCUKLARA SAVCI BEY VE EV HANIMI EŞİ DIŞINDA BAKACAK KİMSELERİ YOK
Hacer Çakmak, tüm yoklukları bir kenara, babaları olmadan çocuklarınım bakımını, görümünü yapamadığını anlatıyor. Bugüne kadar disiplin cezası bile almamış bir savcının terör örgütü üyeliği, teröristlik ithamıyla tutuklanmasına anlam veremiyor. Tahliye talepleri kabul edilmiyor. Savcı ve eşi Hacer hanım dışında çocukların bakımın yapacak aile büyüğü de yok. 15 Temmuz’un zulmü iki yatalak çocuğu ve üç çocuklu bir anneyi adeta çaresiz bırakmış. Bir yanda yatalak ve bakıma muhtaç iki çocuk, bir yanda hücre hapsine atılmış bir cumhuriyet savcısı….
 İşte Seyfullah  Çakmak’ın eşi Hacer Hanımın yaşadıklarını dile getirdiği o duygu yüklü mektubu:
“Eşim Kocaeli eski savcısı Seyfullah Çakmak FETÖ soruşturmaları kapsamında 17/07/2016 tarihinden itibaren 270 gündür tutukludur.
Kocaeli 2 No’lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yatmaktadır.
Son 37 gündür tek başına odaya (hücreye) alınmış tecrit edilmiştir.
Günde bir saat havalandırma, spor hakkını yalnız başına ve kimseyle temas olmadan kullanılmasına izin verilmektedir.
Üç çocuğumuz vardır. İkisi engelli yatalak tamamen bakıma muhtaçtır.
Eşim meslekten ihraç edilmiştir, ben ev hanımıyım, sosyal güvencem de bulunmamaktadır. Başkaca bir gelirimiz, üzerime kayıtlı menkul gayrimenkul de yoktur. Sadece engelli oğluma ait bir engelli arabası vardır.
Neredeyse 18 yıllık evlilik hayatımız hastanelerde geçmiştir.
7 yıl çocuğumuz olmadı.

  1. tüp bebek denemesinde 2005 yılı Kasım ayının 9. gününde doğan ikizlerimiz doğumda öldü, altıncı denememiz basarisiz oldu.

Yedinci tüp bebek tedavisi sonucunda 29/09/2007 tarihinde büyük kızım Tuğba dünyaya geldi, maalesef “”nonketototik hiperglisinemi”” adı verilen doğuştan genetik metabolik bir hastalığı vardı.
Şu an 9 yaşında sürekli bakıma muhtaç ve yatalaktır ve karnına bağlanan makina hortumu ile beslenmektedir.
23/03/2009 da tek sağlıklı çocuğumuz olan Tuğçe Seher dünyaya geldi.
2013 yılında 3. çocuğumuza hamile kaldım hamileliğin 20. haftasından itibaren Eylül 2013 ilâ 29/01/2014 tarihleri arasında hastanede sürekli yatmak zorunda kalarak (rahim ağzı açıklığı sebebiyle) Ömer Seyfettin’i dünyaya getirdim ancak O’da büyük ablası gibi hastaydı bir ay hastanede kaldık, komada kaldı, bu süre zarfında diğer çocuklarıma eşim baktı, çocuklarımızın bakım ve gözetiminde en büyük yardımcım halen tutuklu olan eşimdi.
Şu an kızım Tuğba’yı ağırlığı nedeniyle kaldıramıyorum ve kızımı yıkayamıyorum. Ne yapmam gerektiğini biri bana söyleyebilir mi?
Özetle, hayatımız bir ayağımız hep hastanede, yılın en az 40 ilâ 60 günü refakatçi yatılı hastanede geçiriyoruz.
En az bir o kadarda ayakta tedavi vs. oluyor. Eşim ancak rutin dosyalarını ve işlerini yapabilecek zamanı hastane işleri arasında fedakarlık yaparak bulmuştur.
Hep çalışkan gayretli ve takdir toplayan bir kişilik olmuştur.
Hal böyle iken eşim, silahlı terör örgütüne üye olmak, anayasayı ihlal gibi suçlamalarla tutuklandı.
İsnat edilen bu suçlamalarla eşimin hiçbir ilgisi yoktur, dünyamız, evimiz, hastane ve çocuklardan ibarettir.
Adli ve idari dosyada izafe edilen hiçbir somut delil, vakıa ve fiil yoktur, eşime uygulanan tutukluluk bize verilen bir cezadır, meslekten ihraç da haksızdır.
Eşim mesleğinde her daim çalışkan başarılı ve dürüst özgür bir geçmişe sahiptir sicili ve mesleki kariyeri başarılarla doludur.
Buna rağmen hiçbir ünvanlı göreve getirilmemiş, herhangi bir zümreye grup ve siyasal organın emri otoritesi altına girmemiş, hukukun üstünlüğünü ve Anayasayı kendine rehber edinmiştir, bunun faturasını da ihraç ve tutuklulukla ödemektedir.
Annem kalp hastası yürüyemiyor, 72 yaşında, O’na 79 yaşında olan babam bakıyor, ablam epilepsi (sara) hastası, eşimin annesi ve babası ve hayatta olan tek kardeşi vefat etmişlerdir.
Bu durumda yalnızım ve kimsem yok.
Eşimin ne darbeye teşebbüs eden kişilerle ne de herhangi bir oluşumla ilgisi yoktur iki tane yatalak halde çocuğu olan bir kişinin, delilsiz bicimde tutuklanması onu değil çocuklarımız ve bizi cezalandırmaktır. Lütfen sesimizi duyun şu an kimse yoktur.
Türkiye’deki hakim ve savcılar kendilerine de FETÖ üyesi derler korkusuyla hukuka uygun karar verememektedirler.
Gözümüze baka baka ‘maalesef elimizden bir şey gelmiyor’ diyorlar.
Eşim hiçbir disiplin cezası almamasına rağmen bulunduğu cezaevinde hücreye atılmıştır. Hücrede 37. gününde, inanın ne yapacağımı şaşırmış durumdayım.
Bir yanda iki tane yatalak çocuk bir yanda hücreye atılan bir eş.
Son çare olarak sizlere yazıyorum.
Konuyla ilgilenmenizi ve yardımlarınızı bekliyorum, saygı ve hürmetlerimi sunarım.”
Hacer Çakmak