Bu Gece Miraç Kandili

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) insanlık adına Alemlerin Rabbi’yle buluştuğu kutlu gece… İslam âlemi, dualarla bu gece Miraç Gecesi’ni idrak edecek. Kandiliniz mübarek olsun.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Miraç hakkında “Ben Miraç’tan daha güzel bir şey görmüş değilim.” buyuruyor. Yıl içindeki beş kıymetli geceden biri olan Leyle-i Miraç’ı bir milat kabul ederek hayatımızı taçlandırmalıyız.
Bu gece, bir Miraç Kandil’ini daha idrak etmenin huzur ve mutluluğunu yaşayacağız. Cenab-ı Hakk’ın “Biz seni ancak âlemlere rahmet olasın diye gönderdik.” buyurduğu mübarek Zat’ın bütün insanlığı temsilen huzurda bulunduğu zaman dilimi. Recep ayının 27. gecesi, 14 asır önce Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Miraç’a çıkmasıyla birlikte; mana âleminde yükselmeyi, insanın aklını ve idrakini zorlayan nice üst derecelere ulaşabileceğini, gönül, ruh temizliği ve ahlaki erdemlerin herşeyin sahibi olan Yüce Allah’a bağlılıkla kazanabileceğini hatırlatıyor. Miraç’ın bize en büyük armağanı olan ve Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından “bizim miracımız” olarak tarif buyurduğu ‘namaz’ ise iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade ediyor.
O devirde müşrikler Müslümanlara boykot ilan etmişti. Alışveriş yapılmayacak, kız alıp verilmeyecekti. Bu yüzden Müslümanlar çok zor duruma düşmüştü. İşte tam bu sırada Miraç hadisesi zuhur etti: “Ey Habibim! Ben gökte yıldızlara, yerde canlılara hâkimim. Seni ihmal etmem mümkün değil.”
Miraç, mana olarak merdiven, yukarı çıkmak ve yükselmek anlamlarını ifade ediyor. İslam literatüründe ise Kâinat Serveri’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) göğe yükselmesi, mekandan münezzeh olan Allah’ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Miraç hadisesi iki aşamadan oluşuyor. Birinci safhada, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya (Kudüs) götürülür. Kur’an-ı Kerim’in İsra Sûresi’nin 1. ayetinde de zikredilen bu aşama, gece yürüyüşü anlamına gelen ‘İsra’ adını alıyor. İkinci sırayı ise Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Mescid-i Aksa’dan Allah’ın (cc) huzuruna yükselişi oluşturuyor.
‘Buradan bir parmak ucu geçersem yanarım’
Sahih-i Buhârî’de yer alan hadis-i şerife göre Miraç hadisesi şöyle gerçekleşir: Bir gece Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Kâbe’nin avlusunda (diğer bazı rivayetlerde amcasının kızı Ümmühânî’nin evinde) ‘uyku ile uyanıklık arasında bir durumdayken’ Cebrail (as) yanına geldi. Göğsünü açarak kalbini zemzemle yıkadı. Sonra Burak denilen bir binek üzerinde onu Kudüs’e götürdü. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) imam olarak diğer peygamberlere iki rekatlık namaz kıldırdı.
Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Kudüs’te kurulan bir Miraç ile Cebrail (as) ile birlikte göğe yükselmeye başlar. Semanın bütün tabakalarına uğrar. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim karşılar Kainatın Efendisi’ni. Cebrail (as) ile birlikte yükseliş Sidretü’l-Münteha’ya (hudut ağacı) kadar sürer. Cebrail, “Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım.” diyerek orada kalır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürür. Bu yükselişte, Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede eder. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edilir. Mekândan münezzeh olan Allah Teâlâ ile Kur’ân-ı Kerim’in ‘âlemlere rahmet’ olarak gönderdiğini buyurduğu Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) arasında gerçekleşen buluşmada Habib’ine, kendisine şirk koşmayanların Cennet’e gireceği müjdelenirken, Bakara Suresi’nin ‘Âmene’r-resûlü…’ şeklinde başlayan son iki ayeti de hediye olarak verilir. Son olarak, İslam’ın temel ibadetlerinden beş vakit namaz farz kılınır.
‘Bu gecede kazanç birden bine çıkar’
Bediüzzaman Said Nursi, Leyle-i Miraç’ın ikinci bir Kadir Gecesi hükmünde olduğunu beyan ediyor: “Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar.” “Namaz, her şeyiyle halis bir ibadet ve miraç için yegane vesile, sonra da Allah Resulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) gökler ötesi seyahatin en son noktasında tevdi edilen İlâhî bir armağandır. Bu armağan içinde herkese kılacağı namazı ölçüsünde bir miraç mukadderdir.” ifadelerini kullanan Fethullah Gülen Hocaefendi de Miraç’ın esas armağanının namaz olduğunu dile getiriyor.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Akgül, bu geceye ulaşanların namazı merkeze almalarını ve kaza namazlarını eda etmelerini tavsiye ediyor: “İsra Sûresi, ideal insanı, ideal kulu ve ideal toplumu ayakta tutan temel nitelikleri anlatır. Bu gecede, Allah’a ortak koşmama ve kulluk, anne-babaya karşı güzel davranış, toplumun birbirine karşı vazifelerini ifade eden çalmama, öldürmeme, başkası hakkında kesin kanaat sahibi olmadan herhangi bir bilgiyi başka bir şahsa ulaştırmama, komşuluk hukuku, insanı birbirinden uzaklaştıran kibir, gurur ve emanete saygı gibi ilkeler üzerinde düşünmeli.”
Hem şahsi hayatımızda hem toplumsal hayatımızda diriliğe ve canlılığa kavuşmak, çevremize de hayat nurları saçmak için ibadet hayatımıza hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Bu ibadetlerin en başında da Nebiler Sultanı tarafından ‘dinin direği’ olarak tanımlanan ‘namaz’ var. Sahabe-i Kiram Efendilerimiz, namaz ile imanı eşdeğer tutmuş. Bunda da Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) namaza dair tahşidatlarının tesiri çok büyük. Hz. Câbir’in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kişiyle şirk ve Allah’ı inkâr arasında namazın terki vardır.” Yani, insanın küfür ve şirke karşı en büyük savunucusudur namaz. Namazın terkiyle bu kalkan ortadan kalkar ve insan her an şirk ve küfür virüslerinin hücumlarına hazır hale gelir. Namazın önemine dair Abdullah ibni Amr Hazretleri’nin naklettiği şu hadise kulak vermek yeterli: “Adamın biri, Peygamber Efendimiz’e gelerek amellerin en değerlilerini sormaya başladı. Allah Resûlü, adamın ilk sorusuna:
-Namazdır, dedi.
-Sonra hangisidir?
-Yine namazdır.
-Sonra hangisidir?
-Yine namazdır.
Adam aynı suali dördüncü kez sorunca Efendimiz:
-Allah yolunda cihâd etmektir, buyurdu.”
Mübarek gecelerde yapılan dualar daha kabule şâyân. Bu yüzden, Miraç Kandili’nde zaman israfından kaçınarak ibadet halinde olmalı ve kendisine, yakınlarına, Müslüman âlemine hatta tüm insanlığa dua dua yalvarmalı. El açıp Yüce Yaradan’a iltica etmek tek yolumuz. “Ya Rabbi, bize Peygamberimiz’in yolunda gitmeyi, Kur’an-ı Kerim’i anlamayı ve ona göre yaşamayı nasip et.” yakarışları da mutlaka olmalı.
Miraç’tan gelen manevî hediyeler
*İsra Sûresi’nin 22-39. ayetlerinde bahsedilen 12 İslâm prensibi.
*İyi amele niyetlenen kişiye -onu yapamasa bile- bir sevap; eğer yaparsa on sevap yazılacağı, fakat kötü amele niyetlenen kişiye -onu yapmadığı müddetçe- hiçbir günahın yazılmayacağı; ancak işlediği zaman da sadece bir günah yazılacağı müjdesi.
*Miraç gecesi, Allah ile karşılıklı selâmlaşma ve sohbetlerinden bazı sözleri getirmiştir ki ‘Et-Tahiyyâtü’ olarak bütün namazlarda teşehhütte okunuyor. Böylece Miraç’ta Allah ve Resulü arasındaki o kutlu konuşma hatırlanıyor.
Bu gece nasıl idrak edilmeli
*Kur’ân-ı Kerim’i anlayarak okumalı. Özellikle İsra Sûresi, Necm Sûresi ilk ayetleri ve Bakara Sûresi son ayetleri tefsirleriyle birlikte okunabilir.
*Manevî hayatta diri kalabilmek için dinî içerikli okumalar yapılabilir.
*Peygamber Efendimiz’e (sas) salât ü selâmlar getirilmeli.
*Cevşen, Esmaü’l-Hüsna ve evrad ü ezkar ile meşgul olmalı.
*Kazalar, nafile namazlar kılınmalı.
*Tefekkürde bulunulmalı.
*Geçmişin ve nefsin muhasebesi yapılmalı.
*Günahlara samimi olarak tövbe ve istiğfar edilmeli.
*Peygamber duaları tekrarlanmalı. Mü’min kardeşlerimize ismen dualar edilmeli.
*Yakın çevre, akraba ve arkadaşlar arasındaki küslükler ortadan kaldırılmalı.
*Aile bireyleriyle birlikte günün mana ve ehemmiyeti hakkında sohbet yapılabilir.
*Hastalar, yaşlılar ziyaret edilebilir.
Bu gece edilebilecek en güzel dua
Euzü billahi mineş-şeytanir-racîm
Bismillahir-rahmanir-rahîm
Ey Bizleri varlığa erdiren
Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran
Güzeller Güzeli Rabbimiz!
Sana sonsuz hamd ü senalar olsun.
Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz’e Sonsuz salât ü selam olsun.
Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) insanlık adına Alemlerin Rabbi’yle buluştuğu kutlu gece… İslam âlemi, dualarla Miraç Gecesi’ni idrak ediyor. Kandiliniz mübarek olsun. İşte Miraç Kandili duası…
Euzü billahi mineş-şeytanir-racîm
Bismillahir-rahmanir-rahîm
Ey Bizleri varlığa erdiren
Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran
Güzeller Güzeli Rabbimiz!
Sana sonsuz hamd ü senalar olsun.
Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz’e Sonsuz salât ü selam olsun.
Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:
YA İLAHEL-ALEMİN!
Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs’ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek gecede bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. İcabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!
EY ÇARESİZLER ÇARESİ!
Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur.
Ciddi bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor. Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vet-teslîmât) perişan, derbeder ve ızdırap içinde.. Müslümanlık gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum.. İbadet ü tâat kültür televvünlü.. Duygular, düşünceler fantezilere emanet.. Mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya Rabbi!
YA RAB!
Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.
EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!
Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!
EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!
Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep ‘Gelin, gelin’ diyorsun. Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur ‘Biz de geldik’ diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya Rabbi!
Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. Ya Rabbi lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle.. Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi!
Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle.. Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi!
EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!
Şu anda duygularımız derbeder, davranışlarımız ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül, maşrıklar lütfuna kalmış… İşte böyle bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.

  1. EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!

Şu mübarek gecede binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve “Biz geldik” diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki!
Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.
EY YÜCELER YÜCESİ!
Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyaları ekonomi ve refah; taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre… Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.
EY RAB!
Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. Yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet “sayyâd-ı bîinsaf”ların hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı’nın arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i nefsü’l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu.
Bütün bunlara rağmen ya Rab! Bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs’atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!
Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş’esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar
EY RAB!
Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. İç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur.
EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI!
Bu mukaddes miraç gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.
Ey Yüceler Yücesi!
Efendimiz Hazreti Muhammed’e, Muallâ aile efradına ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya Rabbi!..
Amin amin amin
Velhamdü lillahi Rabbil aleminel-fatiha