Erdoğan Kazandı, Türkiye Kaybetti

[Analiz: Semih Ardıç]

Partili cumhurbaşkanlığı sistemine halkın yüzde 51’i ‘evet’ dedi. ‘Mevcut parlamenter sistemden memnunuz’ diyenlerin oranı ise yüzde 49 oldu. Tarafsız olması icap eden Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ittifakının beklentisini karşılayacak bir netice değil yüzde 51.
Bir memleketin istikbaline dair yapılmış değişikliğin böylesine kıl payı geçmiş olması en fazla kazanan tarafı endişelendirmeli. Demokrasinin kaba çizgileri açısından ekseriyet tahakkuk etmiştir. Amma velâkin en geniş manası ile mutabakatın elzem olduğu anayasa bahsinde memleket adeta ortadan ikiye bölündü Kutuplaştırıcı, ötekileştiren ve kin kusan siyaset dili yüzünden devleti birada tutan içtimai yapı paramparça oldu. Bunun ne kadar büyük bir kopuş olduğunu önümüzdeki senelerde esefle müşahede edeceğiz.
AKP, İSTANBUL VE ANKARA’YI İLK DEFA KAYBETTİ
Siyasi tahlilde, MHP tabanı değişikliği reddetmiş, Kürt seçmenin kahir ekseriyeti (siyasî vitrin mahpus olmasına rağmen) ‘hayır’ demiştir. Belli ki eğitim seviyesi yüksek seçmen de ‘hayır’ tercihinde bulundu. Bu yüzden AKP, İstanbul ve Ankara’yı 2002’den beri yerel seçimler dâhil ilk defa kaybetti. İktidar Antalya, Adana, Balıkesir ve Manisa gibi büyükşehirleri de MHP desteğine rağmen kaybetti. Erdoğan, iktisadî buhranın seçmen tercihine aksettiğini görmüş olabilir ve vaziyet daha da berbat hale gelmeden, “Erken seçime hazırlanın.” talimatı verebilir. AKP, yaza doğru olağanüstü genel kurula gidebilir ve Erdoğan emanetçi Binali Yıldırım’dan partisini geri alabilir.
akp ortadirek
YÜZDE 51 EVET’İN ÜZERİNE DÜŞEN GÖLGE
İlan edilen gayr-i resmî neticeye gölge düşüren hadiseler yaşanmış olması da ‘yüzde 51’lik evet’i demokrasi zaferi olmaktan çıkarıyor. Sosyal medyada paylaşılan suiistimal görüntüleri ‘adil bir oylama’ olmadığı yönündeki endişeleri haklı çıkarmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) sandıkların yüzde 60’ına itiraz etti. Muhtemelen referandum mahkemelik olacak. Halkın karar veremediği rejim değişikliği için AKP’nin adalet komisyonuna dönen mahkemelerin kararını bekleyeceğiz, öyle mi? Ne olursa olsun iktidar sandığı böyle bir noktaya getirmemeliydi.
YSK OLMAYAN RUHSATI KULLANDI
Mühürsüz pusulaların geçerli sayılacağına dair Yüksek Seçim Kurulu (YSK) icadından seri ‘evet’ mührü basarken görüntülenen sandık başkanlarına kadar gayr-i resmî neticelerin üzerine gölge düşüren nahoş hadiseleri yok farz edemeyiz. Daha vahimi olan şu ki YSK, oylama günü kanun koyucu gibi hareket etmiş ve Seçim Kanunu’nda olmayan bir ruhsatı kullanmıştır. Netice evet de olsa hayır da olsa 16 Nisan Halk Oylaması seneler boyu YSK’nın şaibeli kararıyla hatırlanacak…
Propaganda döneminde devlet imkânlarının ‘evet’ için kullanılması ve ‘hayır’ çalışması yapanların maruz kaldığı baskı ve tehditleri müteakip sandıkta yapılan suiistimallere rağmen neticede evet, yüzde 51 olabildi. 12 Eylül 1980’de darbe yaparak hükümeti deviren Kenan Evren cuntasının eseri 1982 Anayasası halktan yüzde 91,37 gibi yüksek bir destek almıştı. Mutlak manada oran başarı kabul ediyorlarsa evet cenahı halk desteğini almak mevzuunda cuntacılar kadar başarılı sayılmaz!
akp pkk
ŞİMDİ NE OLACAK?
Erdoğan’ın taşlarını seneler evvel döşediği bir sistemde referanduma matuf itirazların maalesef kıymeti yok. Demokrasi artık şekilden ibaret. O halde önümüze bakalım… ‘17 Nisan sabahından itibaren ne olacak?’ sualine cevap arayalım… Netice bıçak sırtı, şaibeli, yarım yamalak da olsa Recep Tayyip Erdoğan, yasama, yürütme ve yargıyı kendi uhdesine alma hayaline kavuştu. Türkiye’nin istikbali bir kişinin ikbaline feda edildi. Hayaldi, hakikat oldu: Türkiye aile şirketi gibi yönetilecek. Erdoğan’ın aile şirketi gibi…
Partili cumhurbaşkanlığı, nam-ı diğer Erdoğan tipi başkanlık Türkiye’nin çare bekleyen meselelerine merhem olmayacağı gibi demokrasi ve hukuk devleti düsturları giderek zayıflayacak. Erdoğan’ın ‘evet’ çıkması halinde idamın geri getirilebileceğine dair vaadi yeni bir gerilime sebep olacaktır. İdamın geri gelmesi halinde Avrupa Birliği (AB), Türkiye ile üyelik müzakerelerini durdurduğunu açıklayacak, Avrupa Parlamentosu’ndan da kapı dışarı edileceğiz. Siyasî muhalifler, gazeteciler, yazarlar ve münevverler için dar ağaçları kurulan bir Türkiye’nin AB ile aynı havayı teneffüs etmesi mümkün olamaz.
BATIDAN KOPAN BİR TÜRKİYE
Batıdan kopan bir Türkiye Ortadoğu bataklığına saplanıp kalacak. Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki harita değişiklerine paralel, Türkiye’de de eyalet tartışmaları alevlenecek.  Muhalefet yarından itibaren figürana dönüştürülecek. Bu muvacehede AKP içindeki gizli muhaliflerin de dahil olduğu farklı görüşlerin tasfiyesi hızlanacak. Kamuda büyük bir kıyıma gidileceğini iktidar sözcülerinin şifreli beyanları ele verdi. Yarından itibaren Olağanüstü Hali (OHAL) üç ay uzatarak keyfî kararnamelerle son manileri bertaraf edeceklerdir…
EKONOMİDE KRİZLE YÜZLEŞME VAKTİ
Maalesef Türkiye’nin zor günleri bitmeyecek. Ekonomi fiilen batık. Referandumu kazanmak için bütçe harcamalarında mali disipline riayet edilmedi. Faizler düşükmüş gibi bir hava estirildi. Erdoğan’ın tek adamlığında turizm ve ihracatta yeni krizler sürpriz olmayacak.
Tek adamlığın cicim günlerinde tablo çok farklı olacaktır. Borsa’da Hintli Herif ve algoritma sayesinde birkaç hafta coşkulu manzaralar resmedilecektir. Sokağın nabzı başka atsa da Borsa rekorlar kıracaktır. Bunun altyapısı dünden hazırdı. Yine de dolarda çok sert düşüş beklenmemeli. Sisler bulvarından gelen dolarların bir kısmını piyasaya süreceklerdir. Bu enflasyonun yüzde 11’i aştığını ve döviz açığının büyüdüğü hakikatini değiştirmeyeceğinden kalıcı düşüş orta vadede mümkün görünmüyor.
FİİLÎ BAŞKANLIK NE GETİRDİ Kİ!
Erdoğan’ın fiilî başkanlığının üç senesinde ekonominin nasıl bir dar boğaza girdiğini görmek için sadece işsiz sayısındaki artış bile bakmak kâfi… Resmî işsiz sayısı 4 milyon ve sayı her geçen ay artıyor. Sandıkta o işsizlerin bir bölümü AKP’den uzaklaştığını gösterdi. Yoksa yüzde 58 ve fevkinde bir neticeye ulaşabilirdi evet cenahı.
Tükenmiş bir ekonomiye mukabil Erdoğan’ın önceliği başka olacak. ‘Erken seçim mi olacak?’ veya ‘Başkanlık seçimi ne zaman?’ suâllerinin ortasında karaya oturan gemi nasıl kurtarılabilir ki! Geçim derdine düşen vatandaşı rahatlatacak vaatlerin hiçbirinin tutulmadığını, meselenin sadece Erdoğan ve avanesinin anayasa zırhına bürünmesinden ibaret olduğunu yaşayarak idrak edeceğiz. Onun için tavsiyem paranıza, şirketinize, işinize mukayyet olun.
ZAVALLI TÜSİAD, ZAVALLI PATRONLAR!
Yeni Türkiye’ye alışmak vakit alacak tabii… Patronlar kulübü TÜSİAD’ın referandum akşamı ajanslara düşen yazılı beyanatını tersten okursanız metinde geçen ifadeler yeni Türkiye’nin nasıl bir Türkiye olacağını anlamanıza yardımcı olabilir. “Şimdi Türkiye için toplumsal özgürlük, çoğulculuk ve dayanışma içinde ilerleme zamanıdır.” demiş TÜSİAD… Demokrasi, Ekonomi ve AB ile ilişkiler başlıkları altında hükümetin atması gereken adımları sıralamış. TÜSİAD’ın beyannamesi, “İnanıyoruz ki demokrasi, ekonomi ve AB süreci başta olmak üzere reform gündeminde kararlı adımlar atmak, küresel ölçekte rekabetçi ve müreffeh bir ülke olarak yıldızımızı parlatacaktır.” sözleri ile nihayete eriyor…
Zavallı TÜSİAD, zavallı büyük patronlar. Tafsilatlı bir reform paketi sayılan metni hazırlamakta çok geç kaldılar. Ya sandıktan ‘hayır’ çıktığını zannettiler ya da ‘evet’ten sonra Erdoğan’ın paşa gönlü neyi isterse onun olacağının farkında değiller.
Ne o öyle! Reformmuş, AB ile dostane münasebetmiş, bağımsız mahkemelermiş, özerk kurullarmış, OHAL’in kaldırılmasıymış… Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Kimse kendini yormasın… Erdoğan kazandı, Türkiye kaybetti. İflasla yüzleşmeye hazır olalım…(TR724)