Japon Müşavirden 15 Temmuz Sonrası Yorumu: ‘Türkiye Çıldırmış Olmalı!"

Japonya’nın 1959’dan bu yana yayınlanan ve en çok satan (680 bin civarı) haftalık haber dergisi Bunshun’da, Başbakanlık Müşavirlerinden İijima İsao, “Türkiye Çıldırmış Olmalı!” başlıklıa bir makale yazarak, Erdoğan iktidarının Japonya’ya da uzanan ‘cadı avını’ yazdı. Efsane Japon Başbakanı Junichiro Koizumi döneminde (2001-2006) özel kalem olarak çalışan İijima İsao, Türk büyükelçi ile yaşadıkları diyalogu ve eleştirileri karşısında elçiden yalnızca, “15 Temmuz’dan sonra Türkiye değişti” sözünü duyduğunu aktardı. Ayrıca elçiliğin Japonya’daki Türk okullarını kapatmak için çıldırdığını, oysa o okulların açılışına elçiyle birlikte gittiklerini belirtti.
Türkiye’ye daha önce defalarca geldiğini, Türk Hava Yolları’nı kullanarak İstanbul’a gelip kaldığını, ancak ülkede son günlerde yaşananları gördükçe “Türkiye çıldırmış olmalı” demekten kendini alamadığını aktaran İiijima İsao, Türkiye’nin Japonya’daki elçisi A. Bülent Meriç’le arasındaki konuşmaları yazıda şu şekilde kaydetti:

Türkiye Çıldırmış Olmalı!

İijima İsao
(Başbakanlık Özel Misyonlu Müşaviri)
Benim dünyada en sevdiğim ülkelerden biri Avrupa ile Asya arasında bulunan Türkiye. İstanbul’un en lüks oteli Çırağan Palace otelinden Boğaz’dan geçen gemileri, hiçbir şey düşünmeden tek başına izlemek, en huzurlu anlardan biri olsa gerek.
Orta Asya ya da Afrika’ya giderken de Türk Hava Yolları’nı kullanıyorum. İstanbul üzerinden aktarma yapıp bir gece de olsa orada kalmak benim kimseye anlatmadığım gizli zevklerimden.
Bugünlerde Türk Hava Yolları’nın bilet fiyatlarının ucuzladığını görüp ailemle beraber bir gezi yapmayı düşündüğüm bir zamanda, bu düşüşün sebebini fark ettiğimde, inanamadım.
Geçenlerde eskiden beri tanıdığım Türk Büyükelçisi Meriç Bey [A. Bülent Meriç], Başbakanlık binasına beni ziyarete geldi. Ne oldu diye sorduğumda, “İijima Bey Japonya politika dünyasında Türkiye’ye en yakın insan sizsiniz. Tanıdığınız Türk müteşebbislerin hemen hepsi Amerika’ya sığınmış olan Gülen Hoca ile alakalı insanlardır” dedi.
[Fethullah] Gülen Hoca, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la amansız bir mücadele içinde. Cumhurbaşkanı ve taraftarları, Gülen Hoca’yı 15 Temmuz darbe teşebbüsünün planlayıcısı olarak suçlayıp kınamakla birlikte Gülen grubu ile alakalı tüm organizasyon ve kişilere yönelik acımasız bir baskı politikasına başladılar.
Bunlardan başlıcaları: Kürt vatandaşların desteklediği muhalefet partisi HDP milletvekilleri dâhil partili 568 kişi hakkında soruşturma başlatıldı, medya mensuplarından 81 kişi tutuklanıp hapishaneye atılmış durumda. Hükümet tarafının darbe teşebbüsünden sonra orduya olan güveni kalmadı, binlerce üst düzey ordu mensubu ve asker görevlerinden azledilmiş durumda.
Askerler, polisler ve devlet memurlarından oluşan 125 bin kişi işlerinden atıldı, şirket olarak 600 şirkete ve 1 milyar Yen’den fazla malvarlığına hükümet güçleri tarafından el konuldu. İlk ve ortaokul öğretmenlerinin binlercesi işlerinden atılıp tutuklandığı için sonbaharda okullar açıldığında öğretmen sayısı yetmediğinden, aceleyle emekli olanlardan ya da dışarıdan öğretmen tedarikine gidildi.
Sadece bunlar bile baskıların büyüklüğünü, kendilerine verilen güç ve yetkileri keyfi kullanmalarını ve insan hakları ihlallerini göstermeye yeterli. Tüm güçlerini kullanıp insanları hapishanelere yığıp yargılamaya gerek duymadılar, insanlar akıbetlerini bilmeksizin hapishanelerde tutulmakta. Ne kadar berbat bir durum. Hapishaneler yetmeyince siyasi suçlulara yer açmak için daha önce çeşitli suçlardan ceza alıp hapishanede yatanlardan 38 bin suçlu salıverildi. Bu durumda Türkiye’nin her tarafı suçlularla, hırsız ve arsızlarla dolu demek.
‘Benim sevdiğim, hayran olduğum Türkiye bu mu?’ diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Büyükelçi bundan sonra Gülen taraftarlarından bir tanesi ile temasa geçersen hükümetimizle temasa geçip seni de Gülen taraftarı yaparız deyiverdi. Kulaklarıma inanamadım. Ben de “Her zaman söylediğim gibi, parayla, pulla işim olmaz, politik hiçbir harekete de girmem. Büyükelçilikte tanışıp karşılaştığım insanlarla bazen buluşup çay içmemin dahi bir mahsuru var mı?” diye sorduğumda, Büyükelçi “15 Temmuz’dan sonra Türkiye değişti” dedi.
Sadece bunu söyleyip kestirip atıverdi.
Harajuku, Yokohama, Sendai’de Türkler tarafından açılan okullar var, onların Gülen grubuna ait olduğunu iddia ediyor. Ben de “Hadi ya!” dedim. “Benimle beraber Sendai’ye okul açılışına gelen siz değil miydiniz?” diye itiraz ettim. Harajuku’daki okul, Shibuya belediyesinden boş olan sınıfların kiralanıp başarıyla yönetiliyor olmasına rağmen, büyükelçilik o okul kapatılsın diye öfkeden kuduruyormuş.
İşin aslı şu ki, Büyükelçi darbe girişiminden sonra ülkesine bir kez çağrılmış. Kovulduğunu zannetmiştim ama Japonya’ya geri döndüğüne göre, kendisi hayatta kalmak için Erdoğan rejimine bağlılık sözü veren mesajlar göndermeye çabalıyor olmalı.
İşte Türk Hava Yolları’nın yolcu sayısındaki düşüşün sebebi buydu. Ucuzluğuna kanıp İstanbul’a uçmuş olsaydım ben de şu ana kadar çoktan hapishaneye atılmış olabilirdim.
Tokyo’da bir sürü güzel Türk restoranları var, hangisinin Gülen grubuna ait olduğunu nasıl bileceğiz? Kimle görüşürsem görüşeyim her an ‘tehlikeli kişi’ durumuna düşebilirim. Böyle bir şeye kimse tahammül edemez.
Türkiye böyle inanılmaz baskılar altında olan bir ülke hâline gelmişse dünyanın sonu gelmiştir herhalde.