Doların Yükselişi, Durgunluk, Işsizlik: İstanbul Çarşısındaki Esnaf Ne Diyor?

İstanbul’da yağmursuz, rüzgarsız, karsız bir kış günü ama pek çoklarını dışarı çağıran, alışveriş için en iyi zaman olan bu ılık hava, kentte her kesimin gelip alışveriş yaptığı Eminönü-Tahtakale-Kapalıçarşı hattını kalabalıklaştırmaya yetmiyor.

Önceden iğne atsan yere düşmez, insanların birbirine değmeden kolunu bile kıpırdatamayacağı sokaklara sükûnet hakim. Hamalların sırt yastıkları camekanların önünde dizili; bazı dükkanların önüne sandalyeler atılmış, koyu bir sohbet var; bazılarının içinde ise esnaflar kafalarını gömmüş telefonlarıyla oynuyor. Bu akıllı telefonlarda doların yükselişini mi takip ettiklerini, haberleri mi okuduklarını ya da bugünlerin sert gerçekliğinden uzaklaşıp oyun mu oynadıklarını tahmin etmek zor.
Eminönü, Tahtakale ve Kapalıçarşı’ya normal bir günde gelip burada alışveriş eden müşterilerinin profili birbirinden hayli farklıdır.
Eminönü, hem İstanbulluların günlük ihtiyaçlarını karşılamak için uğradıkları bir yer, hem de turistler için mutlaka uğranan ana noktalardan biri.
Tahtakale, hem toptan hem perakende satış yapılan “yok yok” diyebileceğiniz, aklınıza gelecek her türlü eşya, aksesuar, tül perde ve daha ne ararsanız onu bulabileceğiniz bir yer.
Kapalıçarşı ise malum, tarihi olarak turizmin, ve turistlerin kalbi.
Ancak bugünlerde hepsinin ortak noktası bazen günün siftah yapılmadan bitmesine kadar varan bir durgunluk.
‘Dünyanın uğrak yerinde çarşı boş’
Merkez Bankası’nın faiz oranlarını dramatik şekilde arttırdığı günün ertesinde Türk lirasının 3,47 dolar karşısında tarihi düşük seviyelerine düştüğü sabah saatlerinde Eminönü’nden başlayarak esnaflarla konuşmaya başlıyorum.
Eminönü’nün alt geçidi meşhurdur. İyi bir gününde merdivenlerinden aşağıya baktığınız zaman belli belirsiz, küçük adımlarla ilerleyen insanlar kah sağda solda dizili dükkanlardan alışveriş yapar kah bir an önce bu altgeçitten çıkarak vapura, otobüse yetişmeye.
Bugün ise o eski günlerden eser yok, 30 liraya satılan pantolonların alıcıları bile alışverişten el ayak çekmiş. Burada 15 yıldır esnaflık yapan Kemal Dileyen, “Normalde bütün dünyanın uğradığı bir yerdeyiz. Ama maalesef gördüğünüz gibi çarşı bomboş” diyor.
Ben daha sormadan ekliyor: “Dolar zaten almış başını gidiyor.”
‘İşimiz zor, görüp bekleyeceğiz’
Bu sefer ben doların yükselmesini onun işlerine etkisini soruyorum. “Mal alıp veriyoruz. Kıyafet işinde, millet kumaşı dolarla alıyor. O da yükselince bizi etkiliyor” yanıtını veriyor. İşlerin yaklaşık bir buçuk aydan beri bu durumda olduğunu söylüyor. Önceden günlük cirosunun 6-7 bin lira iken artık “Bir buçuk-2 bin liraya mahkum” olduğunu anlatıyor.
“Allah yardımcımız olsun. İşimiz zor. Görüp bekleyeceğiz” diye uğurluyor beni.
‘Alım gücü düştü’
Tahtakale’ye doğru çıktığımda, günün ilerlemesiyle çarşının bazı sokaklarının hareketli olduğunu görüyorum. Ancak bazı sokaklar tamamen boş.
Azeri turistlerin alışverişini bitirmesinden sonra iç çamaşırları satan Artun Berin’e “Hep böyle boş mu buralar?” diye soruyorum.
“Doların yükselmesi hareketliliği azaltıyor” diyerek, sattıkları ürünlere zam gelmesine rağmen fiyatlara yansıtamadıklarını söylüyor ve ekliyor:
“Alım gücü düşük, satış olmuyor. Ben kendimden pay biçiyorum. Ben de kısıyorum masrafları olabildiğince.”

15 yıllık esnaf olan Berin’e soruyorum: “Bu durgunluğu kıyaslayabileceği bir dönem var mı?

Yanıtı, “2001 krizinde de buradaydım. O zamanı düşünüyorum. Böyle değildi. Bu sefer biraz daha farklı” oluyor.
‘Önceden 100 insan girerken artık 10 insan giriyor’
Şal satan bir dükkanda ise Yalçın Aksaray ile konuşuyoruz. “Gün içerisinde dükkana giren insan sayısı 10’da 1’ine düştü. 100 insan girerken artık 10 insan giriyor” diyor.
“Krizi kademe kademe yaşadık” diyerek aslında son bir senenin esnaf açısından hikayesini anlatıyor:
“Birinci aşaması dövizin artışıydı, bir sene öncesinde başladı. Sonra terör olayları, bomba patlaması, havaalanındaki saldırılar…Bunlar yavaş yavaş yurt dışından gelen ve bizden alışveriş yapan müşterilerimizin ayağını kesti.
“İç piyasada çok uzun zamandır bir durağanlık var zaten. Ama şu an krizin en acısını hissediyoruz, çünkü bu işsizlik krizi. Diğer hepsine bir şekilde bir alternatif üretebiliyorduk. Dolar yükselince ona göre fiyatlarını değiştiriyorsun. Bir azalma oluyordu ama yine belli bir iş oluyordu. Şu an ise işsizlik krizi var” diyor.
‘Bundan sonrası, Allah korusun, dükkan kapatma’
Peki bundan sonra ne yapacaklar?
“Sıkıştık kaldık” diyor Yalçın Aksaray ve devam ediyor:
“Bir önceki kademe önlemler alındı zaten. Şirket yapılanması içinde çıkarılacak birisi varsa çıkarıldı, üç dükkan varsa bire indirildi. Herkes bir optime etti işlerini. Bundan sonra Allah korusun kapatmalar başlar.”

Buradan Kapalıçarşı’ya doğru yürürken tezgahlara ve önlerinde biriken birkaç kişiye bakıyorum. En çok gördüğüm sahne, insanların ellerine kâh bir bereyi, kâh bir çantayı, kâh bir tül kumaşın ucunu bazen dakikalarca ellerinde evirip, çevirip, düşünüp, sonunda hızlı bir kararla bırakıp gitmesi oluyor.

Elbette ellerinde irili ufaklı çanta, poşetle dolaşanlar da var ama sayılarının yüksek olduğunu söylemek mümkün değil.
Kapalıçarşı’nın hali pek çoklarınca malum. İstanbul’un gözbebeği bu tarihi çarşı üç yanında patlayan bombalarla ekonomik olarak sarsıldı. Geçen sene 13 Ocak’ta Sultanahmet’te Alman turistlere yönelik saldırıda 10 turist hayatını kaybetmişti.
Taksim’de İsrailli bir kafileye yönelik saldırı, Haziran ayında Vezneciler’de düzenlenen bombalı saldırı ve elbette tüm ülkeyi sarsan 15 Temmuz’daki darbe girişimi…
‘1974 Kıbrıs Harekatı’nda bile işler 15 günde normale döndü’
Burada 50 yıldır Kapalıçarşı’da esnaflık yapan, Denizli üretimi diyerek övünçle gösterdiği havlu, peştamalları satan Vartan Batar.
Eşi Ani Hanım ile birlikte yürüttükleri bu dükkandan içeri girdiğimde onu TRT Radyosu’nda klasik Türk müziği dinler ve gazetesini okur halde buluyorum.
Kapalıçarşı’nın en işlek ana caddesindeki ve bazı ara caddelerindeki diğer dükkan işletmecileri gibi o da sakince oturabiliyor. Telaş etmesini gerektirecek bir müşteri trafiği yok.
Üç gündür siftah etmediğini ve dükkanın önünden geçenlerin ancak buranın esnafı veya getir götür işleri yapanları olduğunu söylüyor.
“74’te Kıbrıs Harekatı sırasında da buradaydım. Çarşıdaydım. Birkaç gün en fazla 15 gün sürdü ancak ama bu kadar kötüsünü hiç görmedim. Hele üç gündür bu dükkanda siftah yok. Bir iki ihracat var, onunla idare ediyoruz” diyor.
Vartan Bey, “Umudumuz Nisan, Mayıs aylarında” diyor.
Kapalıçarşı’nın Nuruosmaniye Camii girişinde konuştuğum bir dükkan sahibi ise ismini vermek istemiyor ve bana şu ipucunu veriyor:
“Buraya asıl yılbaşında gelin. Herkes kirasını bir yıllık veriyor. Aralık’ta kontratlar bitecek, o zaman kimin gideceği belli olacak.”
Bu esnaf aynı zamanda Kapalıçarşı içinde, dükkan sahiplerinin sırf kiracılarını tutmak için kiraları yarı yarıya kadar düşürdüğünü söylüyor.
‘Şükretmezsek elimizdekini de kaybederiz’
Çarşı içinde dükkanı olan ve başka bir dükkanını da kiraya vermiş bir başka esnaf ise “Durumu ben de yaşıyorum. Kiracım bana 180 aydır aksatmadan kira vermiş. 4 aydır veremiyor diye dükkandan mı çıkarayım” diyor.
Çarşıdan dükkanların içine bakarak, bazılarının biraz daha kalabalıklaştığını umarak, hamalların taşıdığı mala bakarak Eminönü’ne iniyorum gerisin geri. Bir dükkan sahibi, “Bu sokakta artık sadece gelip geçen var, kimse içeri girmiyor” diyor karşıdaki dükkana.
Elindeki güllü dallı masa örtülerini yayarak, göstererek müşteri çekmeye çalışan bir başka esnaf ise “Buna da şükür” diyor durumu sorduğumda. “Şükretmezsek, elimizdekini de kaybederiz” diyerek iyimser bir bakış yerleştiriyor yüzüne.
Çalıştıkları ancak kirayı ödüyor ama o da umutlu. Masa örtüsünün fiyatını sorup, iki saniye tereddüt edip yollarına devam eden iki kadın turistin alışveriş yapmamış olmasına hiç bozulmamış gibi görünüyor.
Ancak bu bölgenin dükkanları boş durmaya alışık değil, bütün bu durgunluğun bir an önce toparlanmasını istiyorlar, bir an önce.
Zira dolardaki hareketlilik ile birlikte bu civarın iki meşgul meslek grubu var: Oturan dükkan sahiplerine ve çalışanlarına çay yetiştirenler ile Kapalıçarşı’nın meşhur ayaklı borsası, yani döviz alıp satımının yapıldığı meşhur sokaktaki dövizcilerin elemanları.

(BBC TÜRKÇE – RENGİN ARSLAN)