Büyük Devlet Böyle Olurmuş!..

[Barbaros Kartal]
Suriye’de önceki gün  TSK’ya saldırı düzenlendi ve 4 askerimiz şehit oldu. Ankara’nın verdiği tepkiye bakılınca askerlerimizin bir trafik kazasında şehit düştüğü zannedilecek. Rus uçağının düşürülmesinin yıldönümünde Rusya Dışişleri sözcüsünün “Türkiye dersini aldı” açıklamasıyla beraber okursanız aslında ne olduğunu anlamak kolaylaşıyor.
Peki, bugün AB’ye kahvehane ağzıyla her şeyi söyleyenler neden bu kadar sessiz? AB ile ipleri koparırken sadece gündem değişsin diye ortaya atılan Şangay Örgütü’nün patronu Rusya, misilleme yaparak mesaj veriyor. 2012’de Türk uçağı düşürüldüğünde neredeyse savaş konumuna geçen Türkiye benzer bir saldırıya maruz kaldı ama yaprak kımıldamıyor. Rus uçağı düşürüldüğünde “emri ben verdim”, “hayır ben verdim” diye sıraya girenler için şehitlerimizin bir önemi yok anlaşılan. Eğer işin arkasında sadece Esed’in olduğu bilinse idi şimdiye mangalda kül bırakmazlardı.
Rusya’nın bu dış politika başarısının altını çizmek gerekiyor. İki ülke arasındaki krizden bir yıl sonra geldiğimiz noktaya bakar mısınız? Rusya’dan özür dilemiş, Rusya ile ortak hareket etme noktasına gelmiş ve misilleme karşısında çıt çıkartmayacak durumda bir Türkiye var masada. Büyük devletler oyunu böyle oynuyor. Hem ekonomik hem de askeri kartlarını ustaca kullanıyorlar. Bizim gibi sadece hamaset yapmıyorlar. Erdoğan’ın IŞİD’i desteklediği yönündeki istihbari belgelerin ucunu göstererek başlayan terbiye, “Şangay’a alın bizi” ile en zirve noktasına geldi.
Benim korkum büyük bir marifet gibi denge politikasını terk ederek rüzgâr nereden eserse o yöne savrulan Türkiye’yi diğer büyük güçlerin nasıl imtihanlara sürükleyeceği. Ekonomisi Batı ile entegre olmuş ülkenin günübirlik kararlarının bedelinin daha ağır olacağını şimdiden görmek zor değil.

37 kişiden ne istiyorsun yahu?

ap-oylama-hayır
“Demokrasi bir tramvay, istediğimiz durağa gelince ineriz” derken herhalde bugünleri kastediyordu. AB, AKP iktidarının ilk yıllarında iç siyaset açısından önemli bir meşruiyet aracı idi. Demokratik reformlar ile içeride bir çok kesimin desteğini alan iktidar askeri vesayetten kurtulduktan sonra tek tek bütün destekçilerini bir nevi yolda bırakarak sattı. Ve en sonunda da en büyük destekçisi AB’yi satıyor.
AKP kapatma davasında, 12 Eylül referandumunda neredeyse tek referans gösterilen AB ve kurumlarına bugün savaş açılmış durumda. Türkiye ile müzakerelerin başladığı günkü parlamento fotoğrafı ile geçen günkü parlamento fotoğrafını yan yana koyduğumuzda kimin değiştiği noktasında biraz samimiyet gerekiyor.
AKP ve Erdoğan cenahı “AB hep aynıydı” diyerek aslında bir nevi itirafta bulunuyor. Yüz binlerce insanın zulme uğradığı, on binlerce insanın suçsuz yere hapislere tıkıldığı, KHK’larla meclisin bypass edilerek keyfi yönetimin yerleştiği, Güneydoğu’da taş üstünde taşın kalmadığı, HDP’li milletvekillerinin ve belediye başkanlarının hapse atıldığı Türkiye’nin müzakerelerin başladığı günkü Türkiye’den daha ileride olduğunu söyleyebilen var mı? Hele demokratik reformların hız kazandığı günlerde yabancı dergi kapaklarında yıldız gibi posterleri dolaşan Erdoğan’ın yabancı basından şikayet etmeye hiç hakkı yok.
Dün Erdoğan AB’ye tepkisini dile getirirken “Hepiniz hayır dese n’olur?” mealindeki sözüne takıldım. 37 parlamenter o ya da bu sebeple Türkiye ile müzakerelerin devamı yönünde oy kullanmış. Benim anlamadığım o vekillere neden çatıyoruz? İnsanın gülesi geliyor. Son Türkiye dostu yok edilene kadar kararlı bizimkiler.
En çok üzüntü veren şey ise göçmenlerin yine pazarlık konusu yapılması. TR724 çok güzel bir manşetle “içeride ensar dışarıda simsar” diyerek olayı harika özetlemişti. Erdoğan ve AKP Suriyeli mültecilere en çok yardım eden ve mültecilerin en rahat oldukları ülkenin Türkiye olduğunu söylüyor. Hatta Fransa başta olmak üzere bazı AB ülkelerini örnek göstererek mültecilerin hangi şartlarda yaşadığı ile kıyas yapıyorlar. Bu kadar fark var ise, binlerce insan neden gitmek istiyor acaba?
Bir de dün onlar için ‘besliyoruz’ ifadesini kullandı. Yerini yurdunu yakınlarını kaybeden bu insanları rencide ederek elimize ne geçiyor anlamak mümkün değil. Yeri geldiğinde kardeşlerimiz yeri geldiğinde besleme. Ümmet ümmet diye gaza getirilen insanların bu laflara takılmasını beklemiyorum onlar uykuda. “İslamcı politikacı” böyle bir canlı türü tekrar kayda geçsin istedim. (TR724)