Torpil Forever Ya da Resmi Saray Memurluğuna Merhaba

[ERMAN YALAZ]

AKP’nin kadrolaşma hususunda sınır tanımayan hırsı, 15 Temmuz’dan sonra adeta çağlayanlara dönüştü. Torpiller yasal kılıfa uyduruldu. Demokrasiyi rafa kaldıran, partizan kadrolaşmaya ağırlık veren, torpili, liyakatin ve sınavların önüne alan AKP, önceki gün yeni bir hamle daha yaptı. Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik’te değişiklik Resmi Gazete’de yayınlandı. Unvan değişikliği sınavının sadece yazılı yapılabileceği şartı kaldırıldı. Bundan böyle unvan değişikliği sınavı sözlü de yapılabilecek. ‘De’ye dikkat. Bu artık bundan sonra hep öyle yapılacak anlamına geliyor. Bundan böyle atamalarda yazılı sınavın yanı sıra “sözlü sınav” yani mülakat da yapılacak. Önce yüz binler açığa alındı. Şimdi yerine geleceklerin yeri yapılıyor.
Sendikaların “yandaş atamalara kapı açılır” itirazı da fayda etmeyecek. Üstelik yazılıda 70 puan alma şartı 60’a indirildi. Bundan sonraki aşama KPSS’yi tamamen ortadan kaldırıvermek. Zaten il başkanları eliyle hastanelerdeki çöpçüye kadar kadrolar AKP eliyle belirleniyordu. Artık en ufak farklılığa bile tahammül kalmadığı resmileşmiş oldu.
‘NEPOTİZM’ OUT, ‘AKRABAYI KORU KULLA’ İN
Nereden başlamıştı bu hikâye peki? 2001 yılında kuruluş tüzüğüne aynen şu cümleleri yazmıştı AK Parti: “Kamu personelinde kariyer ve liyakat esasını temel alacak ve eleman alımlarını bu kıstasa göre yapacaktır.” Aradan 15 yıl geçti, yine ‘liyakate’ göre iş yapılıyor. Peki, nedir liyakat? Partiye oy vermek. Ya da verir gibi olmak/yapmak, bir tanıdık bulup kadronun içine sızmak kâfi.
Saray operasyonu ile elinden başbakanlık alınan Ahmet Davutoğlu, koltuğa oturduğu ilk günlerde ayağının tozuyla il başkanlarına konuşurken ağzından şu cümleleri kaçırdı kadrolaşmalarla ilgili: “Sizden beklentimiz nasıl Ankara’da üst düzeyde yapılan değişim olgunluk içerisinde yapılmışsa, il ve ilçelerdeki yapılırsa, değişimlerde de aynı olgunluğu göstermenizi bekliyorum. Küçük hesapların yer almasını istemiyorum. Bu süreçte nepotizm (akraba ve yakın arkadaşları kayırma) olmayacak.”
Herkes ne oluyor, hadi bakalım filan derken, ayan beyan AKP gerçeği açığa çıktı. Sosyal medyanın en çok izlenenleri arasında yer alan Mehmet Metiner’in sözleri daha gerçekçiydi: “Biz inançlı insanlarız değil mi, Cuma namazına gittiğimizde hutbede ne der hoca. Akrabayı koru kulla!(ayetin mealini kastediyor ama çarpıtıyor)” Dahası bizzat Erdoğan, Davutoğlu’nun şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele talebini “şimdi sırası değil” diyerek açıkça reddetti.
BATERİST YEĞEN AB’YE UZMAN, KAYINBİRADER VALİYE ÖZEL KALEM
CHP, AKP’nin son 3 yılda hızlandırdığı kadrolaşmasına karşı iyi bir çıkış yaparak Aralık 2014-Ocak 2015 döneminde yüzlerce ismi, bakanların ve hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın akraba ve yeğenlerine kadar uzanan VİP torpil listelerini deşifre etti.
Kimler yoktu ki listede? Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın ağabeyinin bacanağı, Meclis Başkanı Toptan’ın yeğeni, Trabzon Milletvekili Göktaş’ın oğlu, Bakan Emrullah İşler’in kayınbiraderi, Bakan Şahin’in erkek kardeşi, Muammer Güler’in baterist-barmen yeğeni… Üstelik torpil listesi ballı kadrolara gelivermişti. AB Bakanlığı, TBMM, valilik özel kalem, Başbakanlık kadroları tam sıçrama tahtası olarak kullanıldı.
MUHALEFET KUYRUĞUNDAN TUTTU AMA…
Liste uzundu. O gün gazetelerin yazdığına göre, CHP’li Haluk Koç 85 ismi deşifre etmişti ilk başta ama torpil listesi 400 bin kişiyi kapsıyordu bir iddiaya göre. Muhalefet tam kuyruğundan tutmuştu olayın, ama halka anlatamadı sanırım. Ya da anlayanların da işine geldi bu AK kadrolaşma. Bugün devlet memuru olarak, kamu hizmetlerini gören,  3.6 milyon kamu personeli bulunuyor. Bunun 2.9 milyonu kadrolu, 390 bini sürekli işçi. Mevcut 15 yıllık kadrolaşma yetmemiş olmalı ki, yeni yönetmelik çıkarılarak ‘takviye viteste kadrolaşma hamlesi’ başlatılmış.
İşin bir de sendikal yönü var ki, içler acısı. Türkiye’de memur sendikalarının son 15 yıldaki karnesi, iktidarın icraatlarına çanaklıktan öteye gitmiyor maalesef. Zurnayı ve tokmağı eline alıp hükümet adına meslektaşlarını dövenler sendika başkanlıklarından milletvekilliğine terfi etti. Hatırlarsanız, yandaş sendikalar eliyle 10 binden fazla okul müdürü ve müdür yardımcısı bir çırpıda temizlenivermişti.
ÖNCE OKUL MÜDÜRLERİ SONRA SANDIKLARA ‘KADROLU KEDİLER’
Okulları ele geçirme hamlesi, tam bir ‘al gülüm ver gülüm’ alışverişiydi. Ki AKP bunun neticelerini Cumhurbaşkanlığı seçiminden başlamak üzere son 3 seçimde katmerli şekilde aldı. Bakmayın elektrik trafolarının bozulmasına, sandıklara kedi girdi laflarına. Kediler kadroluydu. Muhalefet dedektif gibi araştırması gereken bu alana el atamadı.
Belki onlar da kadrolaşmak istiyordu. Ancak görünen haliyle CHP avucunun içini yaladı. MHP? O zaten gizli ortak gibiydi. Türkiye’de son 3 senedir, antidemokratik uygulamaların, adalet sarayları dâhil işe alımlardan, mahkeme kararlarına; sulh ceza mahkemelerinin inşasından, devletin kalbi Ankara’daki kadrolaşmalara kadar her alanda istediğini alan kadrolar yine Devlet Bahçeli’nin göz kırptıkları. Bugün başkanlık için oynanan ‘Erdoğan-Bahçeli tandemi’ne bakmayın siz, bu kadrolaşma dendiğinde zaten 10 senedir gösterilen performanstı.
HOŞ GELDİN BAAS, HOŞ GELDİN FİŞLEME
Peki, bundan sonra ne olacak? Cevap çok basit. İşinin ehli olmayan, liyakat değil, partinin sözlü sınavlarını geçen, memurluk ömrünün yarısı parti mitinglerinde geçen, yan masadaki arkadaşını fişleyen, gammazlayan; yarın sakalı, eşarbı yok; eteği var, gömleği Ecevit mavisi, saçları Atatürk sarısı diyerek şikâyet edip arkadaşlarını fişleme yoluna devam edecek kadrolar yerini sağlamlayacak.
Yani tek ölçünün lidere, davaya sadakat olduğu, bir çeşit Baas rejimi! Hadi canım sende, nereden çıkartıyorsun diye sormayın. Halimiz ortada, üç ay gibi kısa sürede 100 bin devlet memurunu açığa alan, 80 bin kişiyi gözaltına alıp 35-40 binini tutuklayan AKP-Erdoğan rejimi zaten mevcut kadrolarıyla tıkır tıkır işleyen bir fişleme mekanizması kurmuş.
Devlet fabrikası artık kanunlar kapsamında sadece  AKP’ye çalışacak. O kadar. Geçmiş olsun. (TR724)