‘Bağırtı’ Medyası, Red-Kit ve Boko Haram – Veysel Ayhan

VEYSEL AYHAN (*)
Erdoğan’ın ABD gezisindeki meşhur olay dünya mizah tarihine mutlaka geçmiştir. Hatırlayacaksınız, göstericiler Erdoğan’ı sloganlarla protesto ederken korumaları 2-3 eylemcinin sesini bastırmak için ağızlarını açmış takım halinde bağırıyorlardı. (Ki bence bu bağırtı müziği bir AKP marşı haline getirilmeli) Söyledikleri herhangi bir kelime yoktu. Sadece yırtınırcasına feryad ediyorlar, göstericilerin sesini bastırmaya uğraşıyorlardı. Bu orijinal eylemle Erdoğan’ın korumaları bir ilki başarmış, mizah tarihine müstesna bir sayfa açmışlardı!
Bu ‘bağırtı’ eylemi aslında AKP iktidarının muhalifleri susturma biçimlerinden sadece birinin karikatürleşmiş hali.
Medeni dünyada insanlar fikirleriyle mücadele eder. Karşınızdaki insan fikrini söyler, siz onu sözlerinizle ikna veya ilzam etmeye çalışırsınız. Peki, karşınızdaki insan size cevap verecek bir tıynette, birikimde, kalitede değilse ne yapar? Sözle susturamadığı için fiili karşılık verir. Ya saldırarak susturmaya çalışır veya boğazımızı sıkar ya da ‘bağırtı’ tarzında bir eylem biçimiyle ortalığı gürültüye boğmaya çalışır. Bu tür karşılıklar muhatabımızın fikri olarak yetersizliğini, boşluğunu ve cehaletini gösterir.
korumalar
Yalancının yatsı ezanı korkusu
10 gazete ve TRT dahil 15 televizyon kanalı yaklaşık 3 yıldır bütün manşetleri ve 24 saat yayınlarıyla AKP propagandası yapıyor. Manşetlerin hemen hepsi yalan üzerine kurulu. TV’ler ‘yalakalık’ kaydı şartı ile ne kadar çapsız ve meczup yorumcu varsa ekranlarına konuk ediyor. Ekonomi batıyorsa, onlar ‘Dünya bizim ekonomimizi kıskanıyor’ diye anlatıyor; döviz yükseliyorsa sebebini ‘Almanlar havaalanımızı çekemiyor’a bağlıyor, polisler hırsız yakaladıysa aslında ‘polis terörist, hırsız da hayırsever ve kahraman.’ şeklinde sunuyorlar. Erdoğan diyelim ki BM’de konuşma yaptı ama dinleyici yok. Siz bir gün sonra Erdoğan’ın dolu bir BM salonuna fotomontajla eklenmiş resmini görüyorsunuz ve manşet: Yüzlerine haykırdı. İşte böyle bir AKP medyası var. Dün Ergenekon vardı. Bugün yok. Dün cuntacı generallerin darbe ses kayıtları vardı, bugün hepsi kumpas. Reisleri dünya düz dese bunların tamamı ‘Aslında dünya düzmüş.‘ diye manşet atar. Medyası bu kadar çapsız olunca, AKP taraftarlığı yapacak aklı başında, vicdanı hür hiç bir yazar kalmadı. Kalanların hemen hepsi ya ‘reis holiganı’ veya ‘hoca fanatiği’. Böylece ortaya koro halinde yayın yapan bir ‘bağırtı medyası’ çıkıyor. Böyle bir medya doğal olarak yetersiz kalıyor. Yapılacak şey muhalif medyayı ‘bağırtı’ ile susturmak.
Cevabını bekleyen binlerce soru
Başbakan ve bakanlar kendi belirlediklerinin haricinde gazetecilerin karşısına çıkamıyor. Çünkü cevap veremeyecekleri binlerce soru var. Cumhurbaşkanı televizyonda bağımsız bir gazeteciye konuk olamıyor. Çünkü ‘Demokles’in kılıcı’ gibi havada duran yüzlerce soru var. Dünyada nereye gidiyorlarsa soru soracak gazetecilere akredite uygulanıyor. Hatta sorular önceden dağıtılıyor. Ama soru sordurmama, gazetecilerden kaçma yetmiyor. Bu durumu kimse afişe de etmemeli. En güzeli de susturma hatta kimseyi konuşturmama..!
okul
Niye muhalif medyaya çökme peşindeler?
Bir yalancının en büyük kabusu yalanının ortaya dökülmesi, yatsı ezanının yaklaşmasıdır. Bu nedenle doğruları söyleyen medya onlar için bir karabasan. Fikrî olarak Bugün gazetesiyle, Bugün TV ile mücadele etme ihtimalleri yok. Zaman gazetesine cevap verme kabiliyetleri yok. Medenice bir konuyu tartışmak için birikim ve yetenekleri yok. Samanyolu’nun yalanlarını yüzlerine vurmasına tahammülleri yok.
E… ne yapacaklar? Tek çözüm susturmak.
İnsan konuşur, tartışır; barbar saldırır, susturur.
İnsan okul açar; barbar okul açmayı beceremediği için Boko Haram gibi okul kapatır.
İnsan burs, sadaka verir; barbar buna engel olur, sadece rüşvet vereni hayırsever kabul eder.
Tüm bunları legalize etmek için önce hukuku ve anayasayı lağvedip darbe yaptılar sonra kurdukları müsamere mahkemesinde, bir kullanışlı savcı, bir yandaş hakim eliyle çökme operasyonları düzenliyorlar. Çökme gerekçeleri akıl hastanesindeki delileri bile iknaya yetmez. Zaman gazetesi PKK propagandası yapıyormuş… İpek Koza’nın mali defterleri mükemmel ama bu Türkiye’de hayatın olağan akışına uygun değil. Demek ki bir üç kağıt var… Birbirinden komik bu tür aptalca gerekçeler… Einstein’ın dediği gibi dehanın sınırı var ama aptallığın sınırı yok.
Tek çare Red-Kit’i terörist ilan etmek!
Yıllarca hukuk eğitimi alsalar bile bu yargıçların karar verirken aptal taklidi yapmaktan başka çareleri yok. Zira tetikçiliklerini yaptıkları zümreyi kurtarmanın başka yolunu bulamıyorlar.
Boğazına kadar eracife gömülen bu zümrenin iki çaresi var:
1- Daltonlar olarak, Red-Kit ve diğer şeriflerin terörist olduğunu 24 saat tekrarlamalılar ki kendilerini kamufle edebilsinler.
2- Daltonların Avarel’den Joe’ya ondan Jack, William’a kadar vukuatlarını, hırsızlıklarını seslendiren birileri varsa ne yapıp edip sesleri kesilmeli, hepsi terörist ilan edilmeli.
Peki başarırlar mı?
Dünya tarihinde Red Kit’lerinin terörist, Daltonların dürüst gösterildiği nadir dönemler olmuştur. Ama bunun uzun sürdüğü bir zaman dilimi yoktur. ‘Bağırtı medyası’ kendini parçalasa, hukuk ve anayasa paspas edilse bile yalanın ve yalancının ömrü yatsıya kadar. Hiç bir makyaj bir acuze-i şemtayı uzun süre maskeleyemez. Ki makyaj çoktan akmaya başladı bile.
Boko Haram’ın Aksaray saldırısı (!)
Aksaray Belediye Başkanı Haluk Şahin Yazgı, Boko Haram teröristlerine özenmiş ve okul yıkmış sonra hizmete ait okulların terörist yetiştirdiğini iddia etmiş.
Başkan için iki seçenek var:
1- Ya bu binlerce okuldan mezun olmuş hiç olmazsa tek bir teröristin adını basın toplantısıyla açıklar.
2- Veya milyonlarca insana iftira eden haysiyet ve şeref yoksunu bir müfteri olarak kendini tescil eder.
(Kaynak:Yeni Hayat Gazetesi)