AKP’nin ve Türkiye’nin Akıbeti

İHSAN YILMAZ (*)
Gelecekten haber vermek kimsenin haddine değil. “Şu kadar ay sonra şu olacak” deyip de dediği olmayan ama bırakın pişmanlık emaresi göstermeyi, yeni tarihler vererek yoluna devam edenleri görünce hayretler içinde kalıyorum. Britanya’da çok itibarlı olan rahmetli Şeyh Nazım-ı Kıbrısi, “1999’u 2000’e bağlayan gece kıyamet kopacak” demişti. Dediği gerçekleşmeyince çok uzun bir süre insan içine çıkamamıştı.
Benim de kendimi utandıracak, komik duruma düşürecek, Lazistan kökenli olduğumu kafama vurdururcasına hatırlatacak vukuatlarım var. Ama AK-trollerin benimle haklı olarak dalga geçmelerine sebep olan, en mahçup edeni,  Mart yerel seçimlerinden önce AKP’nin oylarının yüzde 35’e ineceğini iddia etmemdi. O gün bugündür utanıyorum. Bir daha da Törkiş Nostradamusluğa kalkışmadım!

Ancak, bu yazıda bahsedeceğim akıbet meselesi, bir kahinlik denemesi değil. Tarihi bir fenomen olduğu artık kesinkes açıklığa kavuşan Recep Erdoğan’ın hangi varoluşsal kıvraklıkla sosyal bilimlerin öngörülerini alt edeceğini elbette bilemeyiz. Machiavelli eğer yaşıyor olsaydı, kitabında, iktidar için kendi evlatlarını ya da kardeşlerini boğduran Osmanlı sultanlarını ya da Cesar Borgia’yi değil de Recep Erdoğan’ı örnek olay olarak analiz ederdi. Onun için, öngörü işlerinde temkini elden bırakmamakta fayda var.
Dini ve milli söylemleri kullanarak, devletin sosyal yardım imkânlarını kendi menfaatine dağıtarak, muazzam bir medya ve demagoji gücü ile her gün bas bas bağırarak ve komplosever milletimizi fantastik komplo masalları ile bombardımana tabi tutarak, AKP, hissiz ve tepkisiz bir yüzde 40’lık kitle oluşturdu. Yarın AKP, meydanlarda Kuran-ı Kerim yakma seansları başlatsa, “vardır bir hikmeti, bunlar galiba üst aklın yazdığı sahte Kur’anlar” deyip işine devam edecek bir yüzde 40 bu.  AKP,  yarın “halkın yüzde 10’unun hain olduğu kesinleşti, onları bir şekilde öldürmeye başlayacağız” dese, “evet Osmanlı da kuyulara doldururdu hainleri” diye düşünecek, korkunç bir şekilde hissizleşmiş, vicdanını kaybetmiş bir yüzde 40.
Lütfen kimse abartıyorsun demesin. 1 Kasım’dan beri 80’lik ihtiyarlar sadaka-zekat verdiği için hapse atılıyor. Başörtülü kadınlar sırf ‘barışçıl protesto yapıyor’ diye kan revan içinde bırakılıyor. Hamile kadınlar hayır işleri yaptığı için zindana atılıyor. Masum onlarca çocuğa yıllarca tecavüz ediliyor ve AKP’liler bunu sert bir şekilde kınayacağına örtbas etmeye çalışıyor. Her gün bir başka yerden bir imam hatip öğretmeninin tecavüz haberi gazetelere düşüyor. Şu ana kadar, bu yüzde 40’lık kitleden yalancıktan olsun bir itiraz yok!
Yalnız, bu hissizlik, toplu hipnoz olmuşluk halleri, yarın AKP’nin tam aleyhine de işleyebilir. Elbette bunun bir garantisi yok. Yüzde 50’lik muhalif kitleye rağmen, AKP ülkeyi zalim Hafız Esad gibi, Saddam gibi, Kaddafi gibi, Suud Hanedanı gibi baskı, şiddet ve devlet terörü ile 40 yıl bile yönetebilir. Bilemeyiz. Ancak, yüzde 50’lik muhalefetten birileri Gezi’de olduğu gibi “yeter artık” deyip sokaklara dökülürse ve hele bir de AKP’nin dışarıdan geri getirdiği karaparalar ekonomik krize engel olamazsa, AKP’nin yüzde 40’lık kitlesi aynı hissizlikle tüm olan biteni pasifçe seyredecektir. Allah korusun ülkede sosyal patlamalar olursa, AKP’nin yüzde 40’ı susup hiçbir şeye karışmayacaktır.
Çözüm? AKP’nin bir an önce “yeter artık” deyip kendini Erdoğan hanedanından ve onların kirlettiklerinden kurtarmasıdır. Ama, AKP gemisinin iktidarda kalacak garanti bir alternatifini görmeden, Erdoğan’a karşı çıkmayı akıllarından bile geçirecek cesaretleri yok. Zira gemi batarsa, Beyaz Türklerin, onlara, AKP’nin  “adaletini” uygulayacağını çok iyi biliyorlar. O gün, bizler, Ergenekon davalarında yaptığımız hatayı yapmayacak ve detaylara karşı da gözümüzü dört açıp, adil yargılanmalarını talep edeceğiz.
(*) Meydan gazetesi